Bala Eš Kar / Gök Türk Ramu..

Bala Eš Kar kitabı; benim için ilk olarak, bir çift video serisi ile açılan yepyeni bir âlemin ikinci ve büyük bir kapısı oldu. Şöyle ki, karantina döneminde hayatımıza girerek birbirinden yararlı bilgileri evimize getiren sevgili @aysetolga hocamızın @iyiliksende canlı yayınlarında @gokturkramu hocamızı gördüm. İlk yayının ardından ikinci yayınla birlikte kendi adıma hiç bilmediğim ve inanılmaz etkilendiğim bilgiler eşliğinde öyle bambaşka bir dünya ile tanıştım ki, kelimenin tam anlamıyla şaştım kaldım. 

Ve akabinde, ilgili yayınları izlediğim zamana iki muhteşem eş zamanlılık daha eşlik etti. Önce Gök Türk hocanın bu yazımın başlığını taşıyan Bala Eš Kar kitabı raflarda yerini aldı ve tam onu alıp başlama niyetimi taşırken onun kendi derslerini de kapsayan (kitabın ve çalışmalarının merkezini oluşturan konular çerçevesinde) ‘Yaşamın Anahtarı: Titreşim ve Enerji’ isimli online eğitim başladı. Ve böylelikle ikisini de bana sürprizleyen canımcımın sayesinde, kapısını araladığım ‘gerçek’ tarih dünyasına büyük bir adım atmış oldum, sonsuz şükürler olsun.

Öyle bir dünya ki, bugüne değin bildiğimiz/bildiğimizi zannettiğimiz! geçmiş yüz yılların aslında tarih sahnesinde nasıl vuku bulduğunu anlatan, duyup da aslında bir türlü kafamızda oturtamadığımız oluşumların eksik yapboz parçalarını tastamam tamamlayan bilgilerin bir bir, kaynaklarıyla, ispatlarıyla, bilimsel açıklamalarıyla bize ne olduğunu - nasıl olduğunu sunan, sunabilen bir dünya.

Kendi açımdan biraz başa saracak olursam: bir kere Anunnaki ismini ilk Gör Beni kitabıyla duymuş, her ne kadar tam vakıf olamasam da şöyle bir afallamıştım. Onu okuduktan sonra da bir öncesi olan Aeden daha bir anlam ifade etmişti. Ancak tüm resmi işte bu Bala Eš Kar kitabını okuyunca gördüm. Gördüm ki ne gördüm. Meğer o Star Wars serisi gerçekmiş (!), tüm mitoloji hangi temellerden kurgulanmış, o nasıl olduğunu bilimin-tarihin açıklayamadığı oluşumlar aslında gayet de mantıklı hangi temellere dayanıyormuş ve bütün bunlar  isteyince-istenince nasıl da güzel açıklanabiliyormuş. (Hatta daha da ileri giderek: vampir mitinin çıkış noktasının ne olduğunu, hatta hatta Harry Potter’a ilham olan düşüncenin esas köklerinin neler olduğunu, tabii ki Matrix, Minority Report vb ağzımı açık bıraktıran filmlerin gerçek (!) olduğunu, Zaman Makinesi kitabındaki madenler durumunun, o yerlere yatarak izlediğim Snowpiercer filmindeki makinist vagonunda dönen döngünün neden (!) öyle olduğunu ve harbiden vakti zamanında (!) öyle olduğunu - gözlerim fal taşı gibi açılarak - kitabın her sayfasında nutkum tutularak okudum.)

Bala Eš Kar bize sunduğu bu dünyada en sade haliyle sadece Anunnakiler’i anlatmakla kalmıyor, ortaokul ve lise dönemindeki fizik-kimya-biyoloji derslerimize bizi gerisin geri götürerek - ancak öyle basit ve yüzeysel değil de esaslı bir genetik dersi de vererek -  DNA’dan girip kan gruplarına değin uzanıyor, o satırları tekrar tekrar okumamıza vesile oluyor. Bu bölümü tüm detaylarıyla bize sunduktan sonra koskoca bir dünya tarihi dersine geçiyor. Tarih öncesi dönemlerden  günümüze değin dünyanın dört bucağını kıta kıta anlatıyor. Ayasofya’dan piramitlere, aklınıza gelen tüm belli başlı ana noktaları, ley-enerji hatları odağında, ağzımızı beş karış açık bırakacak şekilde detaylandırıyor. Ve tabii ki öyle bir astronomi penceresi açıyor ki, en basitinden (artık nasıl bir basitlikse!) Güneş sisteminin döngüsünün, gezegenlerin mevcudiyetinin, Dünya’nın gezegensel öneminin bildiğimizden ne kadar, ama öyle böyle değil, ne kadar farklı olduğunu şahane anlatıyor. Ağzınız bir kez daha açık kalıyor, gözleriniz pörtlüyor. Hele ki dinlerle başlayıp necronomicon, kabala ve Esma-Ül Hüsna’yı anlatan öyle bölümleri var ki, onları genetik kodlarla bağlayan oluşumlar veeee homo sapiens’in gerçek doğumu (!) ile resmen alt üst oluyorsunuz.

Son vuruşu ise Luviler adının o hiç duyulmamışlığının nedeni ve gerçeği ile bu güne kadar (ve artık daha doğru ifadesiyle Gök Türk hocaya, onun kitaplarına, Bala Eš Kar’a kadar) masallarımıza özgü bir mitos sandığımız Atlantis gerçekliği yapıyor desem. 

Ancak şunu da eklemem gerekiyor ki, o 500 sayfanın sonuna gelmemek için ne kadar özen gösterseniz de nasıl oluyorsa oluyor ve bitime yaklaşıyorsunuz… İşte tam o noktada, “sona geldim her şey tamamdır” diyorsunuz, daha doğrusu diyecek oluyorsunuz ve onu derken (tek bir kelime söylemeyip sürprizi korumak adına hiiiiç bir şey demiyorum dikkat ederseniz :) ) sizi bambaşka bir ruhsal gerçeklik daha karşılıyor ve işte o zaman ne kadar şahane bir kapıdan geçip nasıl bir büyüleyici âlemi sizle buluşturduğunu bir kez daha anlıyorsunuz Gök Türk hocanın ve Bala Eš Kar kitabının.. yüzünüzde kocaman musmutlu bir tebessümle..

Ve tabii ki son sayfayı okur okumaz, hem dönüp bolca altını çizdiğiniz sayfaların üzerinden geçmek hem de artık her şeyi bilen biri olarak hepsini yeni baştan okumak istiyorsunuz. Ve de hemen başlıyorsunuz :)

Meraklısına: Kitabı, sözünü ettiğim ilgili eğitim ile eş zamanlı olarak okumak da tam bu noktada, kendi adıma, bilgileri pekiştirmem açısından inanılmaz faydalı oldu. Yaşamın Anahtarı adlı online dersleri ayrıca bir başka paylaşımımda yazacağım ancak sizin de kitapla birlikte tüm bu yeni âlem ilginizi çekerse (tabii sizin için de yeni ise) Gök Türk hocanın ilgili eğitimlerinden faydalanmanızı, üzerinden gitmenizi öneririm. Çünkü konunun ana hakimi olan yazarımız ile ilk ağızdan, geniş bir görsel arşiv eşliğinde, resmi bütünsel görmek gerçekten çok etkileyici.

Buluşmaya gelenler gerçekten de adamlardı, buldukları ise insan yani Avram'dı. İnsan adamlardan değil yalnızca tanrının yarattığı mahlûktan yani primattan gelmiştir. İnsan bu mahlûktan ortaya çıktı, adamlar ise insanların çıkara dayalı inançlarıyla tanrılaştı. Tanrının insanı diğer milyonlarca varlık gibi sadece günü kurtarmaya odaklıdr; sadece yer, içer ve ürer, başka bir amacı yoktur. Insanın adamı yani uyanmışlar ise, her şeyi kolektif bilinç ve dünya için düşünür; devletler, ülkeler, sistemler yaratır." [s. 62]

Anunnakilerden başlayarak sana şimdi gerçek tarihi anlatacağım. Anunnakiler, altı bin yıllık yazılı tarihinizin ilk iki bin yılında efendiler ya da lordlar, sonraki iki bin yılında tanrılar ve tanrıçalar, son iki bin yılında ise melekler olarak bilinen atalarımızdır. Size Osmanlılar dendiği gibi onlara da Kral Anu'nun kendi soyundan geldikleri için Anunnakiler denmektedir. Onlar henüz bilmediğiniz Güneş Sistemi’nizin en dış gezegeninden gelmişlerdir ve insanlar gibi Yüce Yaradan'ın yarattığı türlerden sadece biridir. İnsanlardan farklı yönleri ise; daha uzun süreler yaşamaları, daha uzun boyları, daha farklı kıyafetleri ve en önemlisi sahip oldukları daha ileri teknolojidir. [s. 258]

Comments

Popular Posts