Florence Foster Jenkins..

Gerçek hayattan çok tatlı bir kadının, kendisi gibi tatlı bir filmi olmuş, Florence Foster Jenkins. Talihsiz bir olay ile hayatı yön değiştiren varlıklı bir hanımefendinin (gerçekten tam bir hanımefendinin), müzik ve onu içtenlikle seven(ler) tarafından, resmen pamuklara sarılarak nasıl güzel bir yaşamın kendisine hediye edildiğinin hikayesiyle karşılaşıyoruz. Onu kırmamak adına yaratılan tozpembe dünyada, kendileri de isteyerek ve severek bir yaşam alanı yaratan, severek ve sevilerek kendi minik, müzikli kürelerinde mutlu mesut yaşayan insanların umut dolu hikayesi. Kötü, kaba tiplerin bile bu yumuşaklık karşısında nasıl da değişebildiklerini gösteren çok tatlı bir yaşamın çok tatlı bir hikayesini, tüm içtenliğiyle bizlere anlatmışlar.
Hatta o kadar içtenlikle yansıtmışlar ki son sahnelerde dudaklarımı büze büze ağladığımı itiraf etmem gerek.
Anlatılan hikayenin geçtiği dönemin de vaktinde yaşanan başka bir savaşlı! zaman zarfında yaşanmış olması da, geçtiğimiz Altın Küre Ödül Töreni’nde baş roldeki M. Streep’in neden öylesi bir konuşma yaptığını ve içimize işlediğini anlamımızı sağlıyor. ‘Küçük kalp kırıklıklarını sanata dönüştürme’ aşkına.. diyor ve böylesi saf güzellikte bir kadını tanımak adına dahi olsa sırf, izlemenizi istediğimi eklemek isterim.