Dört anlaşmaya uymuyorum/uyamıyorum :(
evet itiraf ettim işte: ne yazık ki bu aralar dört anlaşmaya hiç ama hiç uymuyorum. uyamıyorum. içimdeki kızgınlığı bastırıp yoluma devam edemiyorum. takılı kalmışım bir yere ve gidemiyorum öteye. en sevmediğim şeylerden biri de sürüncemede, muallakta kalmaktır. ve Allah kahretmesin ki yine aynı durumdayım. niye değişemiyorum, niye bi gıdım ileri gidemiyor, bir arpa boyu yol alamıyorum.
çok sıkıldım, içim sıkıldı, bıktım ama yok dön dolaş aynı noktadayım.
evet dört anlaşmaya uymuyorum.. öncelikle her şeyi, herkesi ama herkesi varsayıyorum.. yapmamam lazım biliyorum. içimdeki diğer sesi susturup, 'hayır her şey senin varsaydığın gibi olmuyor olabilir, olmayacak olabilir, sen müneccim değilsin' demek istiyorum. diyorum da aslında ama demek bi işe yaramıyor. deliler gibi varsayıyorum. balık burcunun kraliçesi olarak tavana vuruyor, duygu dalgalanmalarında hiç olmadığı kadar gidip geliyorum. yok böyle bişi, hiç sağlıklı değil, dur artık, durmalıyım artık diyorum ama yok duramuyor, kendimi durduramıyorum..
çok yoruldum artık, devam etmek istemiyorum ama ne yaparsam pişman olmayacağımı bilmiyorum. bilmediğim için de demek ki karar vermek için daha vaktim var diyorum ama bu da daha vakit geçmesi demek, bunu da istemiyorum. kısacası yine başa dönüyorum.
artık başa dönmek istemiyorum. çok değil, az öteye gitmek istiyorum.
'attraversiamo'..
evet sadece karşıdan karşıya geçmek istiyorum..
öyle nehirleri, denizleri, okyanusları, kıtaları değil..sadece yolu geçmek istiyorum. sadece karşı kaldırama geçmek istiyorum.
bu, bu kadar zor olmamalı; çok şey istiyor olamam..
ama yok olmuyor.
neden neden
bilmiyorum bilmiyorum
elimde yine aynı kelimeler
onları görmekten, telaffuz etmekten, düşünmekten çokkk sıkıldım..
sanki şu ünlü Çığlık tablosundaki gibi avazım çıktığı kadar bi bağarsam rahatlıycam ama yok onu da yapamıyorum..
hiçbir şeyi, hiç kimseyi takmamam lazım aslında, bak bunu biliyorum ama yok
resmen takıntılıyım..
takıyorum..
sonuçta, şaka gibi ama gerçek ki, her şey gerçekten olacağına varıyor. ben-sen-o-biz-siz-onlar ne yaparsam yapalım bir halt değişmiyor.
o yüzden üzmemem, üzülmemem lazım ama yok ne mümkün kaskafama dinletebilmek..
artık kimseye anlatmak, söylemek, dertleşmek, fikir almak, yorum dinlemek hiç ama hiç istemiyorum..
kendimden sıkılıyorum bunu yaptıkça..
kendimi konuşurken 3. tekil şahıs gibi bir anda hissedip 'noluyo, yine mi aynı şey, yine mi aynı şeyler, yeter artık be kızım' derken buluyorum kendime!..
nasılsa ne düşünürsem düşüneyim, ne dersem ya da demezsem demeyim yine de kendimi dinletemiyorum, anlatamıyorum..
aslında dinletiyor ve anlatıyorum da bir halta yaramıyor.
İlahi kural karşı taraftada işliyor nitekim.. o bildiğini okuyor, yapıyor ya da daha doğrusu yapmıyor..
ben de kek gibi, dediğim, sinirlendiğimle kalıyorum..
sadece içimdeki sözleri dökmüş oluyorum ta ki bir dahaki doluşuma kadar!
yine birikicem birikicem diycem ve herkes her şeyi bildiği gibi yapacak.. olan bana olacak..
işte bunu istemiyorum, neden bana oluyor ki..
suçlu ben değilim, elinde bişi olan, elinde yapması gereken ama yapmayan bişi olmayan ben değilim ki.
benim değil karşı tarafın üzülmesi ve düşünmesi gerek..
ya da yine bir Balık olarak ben fazla ama çok fazla düşünüyorum
ve düşünmek sadece bana zarar veriyor...
aslında gerçekten düşünmek hiç ama hiç istemiyorum.. aynı o günlerdeki gibi, sadece oturmak, bir boşlukta zihnimin gezindiği anlatı yaşamak istiyorum..geçmişin ve geleceğin olmadığı, sadece o anın olduğu, sadece kendimin önemli olduğu, hiçbir beklentinin, ümidin, çırpınışın olmadığı, süzülüp gittiğim o günleri-haftaları-ayları çoook özlüyorum..o ana, o yere, o noktaya geri gitmek ya da geri değil, başka bir şekilde / yeni bir durumda, zamanda o anı yaşamak yaşamak yeniden yaşamak istiyorum..
Goethe demiş ya 'ışık daha fazla ışık' diye..
ben de diyorum ki 'huzur birazcık huzur'..
şöyle ruhum dinlensin istiyorum, başka da bişi istemiyorum..
ps. neden bilinmez, yazıyı yazarken bu şarkı çaldı. aslında her zaman çok geyik olduğunu düşünmüşümdür ama nedense, özellikle de ilk paragrafı çok uydu, cuk oturdu hislerime.. hislerime tercüman oldu diyim tabiri caizse:)
ps2. şaka gibi ama bu yazıyı yazmamdan tam bir gün sonra acupofjoy.blogspot.com sayesinde okuduğum bir The New York Times makalesinde tam da benim yaptığım şeyi (başkasının olan bir sorun için kenara çekip beklemek) yapan evli bir çiftin hikayesini okumak beni çok mutlu etti :) aman yarabbim yoksa doğru yolda mıyım neyim :p
çok sıkıldım, içim sıkıldı, bıktım ama yok dön dolaş aynı noktadayım.
evet dört anlaşmaya uymuyorum.. öncelikle her şeyi, herkesi ama herkesi varsayıyorum.. yapmamam lazım biliyorum. içimdeki diğer sesi susturup, 'hayır her şey senin varsaydığın gibi olmuyor olabilir, olmayacak olabilir, sen müneccim değilsin' demek istiyorum. diyorum da aslında ama demek bi işe yaramıyor. deliler gibi varsayıyorum. balık burcunun kraliçesi olarak tavana vuruyor, duygu dalgalanmalarında hiç olmadığı kadar gidip geliyorum. yok böyle bişi, hiç sağlıklı değil, dur artık, durmalıyım artık diyorum ama yok duramuyor, kendimi durduramıyorum..
çok yoruldum artık, devam etmek istemiyorum ama ne yaparsam pişman olmayacağımı bilmiyorum. bilmediğim için de demek ki karar vermek için daha vaktim var diyorum ama bu da daha vakit geçmesi demek, bunu da istemiyorum. kısacası yine başa dönüyorum.
artık başa dönmek istemiyorum. çok değil, az öteye gitmek istiyorum.
'attraversiamo'..
evet sadece karşıdan karşıya geçmek istiyorum..
öyle nehirleri, denizleri, okyanusları, kıtaları değil..sadece yolu geçmek istiyorum. sadece karşı kaldırama geçmek istiyorum.
bu, bu kadar zor olmamalı; çok şey istiyor olamam..
ama yok olmuyor.
neden neden
bilmiyorum bilmiyorum
elimde yine aynı kelimeler
onları görmekten, telaffuz etmekten, düşünmekten çokkk sıkıldım..
sanki şu ünlü Çığlık tablosundaki gibi avazım çıktığı kadar bi bağarsam rahatlıycam ama yok onu da yapamıyorum..
hiçbir şeyi, hiç kimseyi takmamam lazım aslında, bak bunu biliyorum ama yok
resmen takıntılıyım..
takıyorum..
sonuçta, şaka gibi ama gerçek ki, her şey gerçekten olacağına varıyor. ben-sen-o-biz-siz-onlar ne yaparsam yapalım bir halt değişmiyor.
o yüzden üzmemem, üzülmemem lazım ama yok ne mümkün kaskafama dinletebilmek..
artık kimseye anlatmak, söylemek, dertleşmek, fikir almak, yorum dinlemek hiç ama hiç istemiyorum..
kendimden sıkılıyorum bunu yaptıkça..
kendimi konuşurken 3. tekil şahıs gibi bir anda hissedip 'noluyo, yine mi aynı şey, yine mi aynı şeyler, yeter artık be kızım' derken buluyorum kendime!..
nasılsa ne düşünürsem düşüneyim, ne dersem ya da demezsem demeyim yine de kendimi dinletemiyorum, anlatamıyorum..
aslında dinletiyor ve anlatıyorum da bir halta yaramıyor.
İlahi kural karşı taraftada işliyor nitekim.. o bildiğini okuyor, yapıyor ya da daha doğrusu yapmıyor..
ben de kek gibi, dediğim, sinirlendiğimle kalıyorum..
sadece içimdeki sözleri dökmüş oluyorum ta ki bir dahaki doluşuma kadar!
yine birikicem birikicem diycem ve herkes her şeyi bildiği gibi yapacak.. olan bana olacak..
işte bunu istemiyorum, neden bana oluyor ki..
suçlu ben değilim, elinde bişi olan, elinde yapması gereken ama yapmayan bişi olmayan ben değilim ki.
benim değil karşı tarafın üzülmesi ve düşünmesi gerek..
ya da yine bir Balık olarak ben fazla ama çok fazla düşünüyorum
ve düşünmek sadece bana zarar veriyor...
aslında gerçekten düşünmek hiç ama hiç istemiyorum.. aynı o günlerdeki gibi, sadece oturmak, bir boşlukta zihnimin gezindiği anlatı yaşamak istiyorum..geçmişin ve geleceğin olmadığı, sadece o anın olduğu, sadece kendimin önemli olduğu, hiçbir beklentinin, ümidin, çırpınışın olmadığı, süzülüp gittiğim o günleri-haftaları-ayları çoook özlüyorum..o ana, o yere, o noktaya geri gitmek ya da geri değil, başka bir şekilde / yeni bir durumda, zamanda o anı yaşamak yaşamak yeniden yaşamak istiyorum..
Goethe demiş ya 'ışık daha fazla ışık' diye..
ben de diyorum ki 'huzur birazcık huzur'..
şöyle ruhum dinlensin istiyorum, başka da bişi istemiyorum..
ps. neden bilinmez, yazıyı yazarken bu şarkı çaldı. aslında her zaman çok geyik olduğunu düşünmüşümdür ama nedense, özellikle de ilk paragrafı çok uydu, cuk oturdu hislerime.. hislerime tercüman oldu diyim tabiri caizse:)
ps2. şaka gibi ama bu yazıyı yazmamdan tam bir gün sonra acupofjoy.blogspot.com sayesinde okuduğum bir The New York Times makalesinde tam da benim yaptığım şeyi (başkasının olan bir sorun için kenara çekip beklemek) yapan evli bir çiftin hikayesini okumak beni çok mutlu etti :) aman yarabbim yoksa doğru yolda mıyım neyim :p
Comments
Post a Comment