Hekate / Özlem Ertan..

Sanırım ilk kez bir kitap için bu ifadeyi kullanacağım şöyle ki, tam benim kalemim bir kitap var karşınızda. Mitoloji serüvenim başladığından beri nerelerden geçtiğimi az çok biliyorsunuz ve en az son bir senedir de Artemis’le olan ilişkimi :-)

Bu bağlamda tabii ki Hekate, onu ilk bildiğimden beri beni inanılmaz etkileyen bir tanrıça oldu. Ona dair -tabii yine Artemis derken Efes’li Artemis’ten bahsettiğimi çok iyi biliyorsunuz- dair öğrendiğim her şeyi, inanılmaz güzel bir şekilde detaylandırılmış hâliyle okumak çok güzeldi. Doğal olarak, bilmediğim o kadar çok şey öğrendim ki anlatamam. Bu kapsamda beni en çok sevindirense; onun, klasik Yunan mitolojisinden öte Anadolu topraklarındaki özü itibari ile ele alınması oldu. Bu paralelde de hem edebiyattaki karşılıklarını hem sinemadaki atıflarını ve en güzeli de opera bağlamındaki Hekate referanslarını bile içeriyor olması çok ama çok güzeldi. İnanılmaz mutlu oldum. Zaten bu saydıklarımdı benim için kitabı tam benim kalemim yapan.

O yüzden konunun ilgilisi iseniz mutlaka okumanızı önerdiğimi söylememe gerek bile yok sanırım. Zira bu kitabın ait olduğu serinin ilk eseri Dionysos için olduğu gibi bunu da sürekli yanımda taşıyorum ve dönüp dönüp bakıyorum. Altını çizmediğim, kenarını kıvırmadığım sayfasının olmadığını mutlulukla not düşmeyi bir borç biliyorum. Yazarın ne kadar büyük bir emekle ve zamanla tüm bu kitabı ortaya çıkardığı, her bir detayından o kadar belli ki; emeğine ve zamanıma sağlık demek çok az kalıyor.

Bu arada tabii ki en keyiflisi, Hamdiciğimle de, topraklarımızdaki tapınağını bulduğu tanrıça olması vesilesiyle bu kitapta karşılaşmaktı. Tabi bu noktada böylesi önemli bir detaya da uzunca yer verilmiş olması, kitabın hem kendi adıma hem bütünsel açıdan ne kadar değerli olduğunu ortaya koyan niteliklerinden sadece biri kanımca.

  • Tek başına bir tanrıçaydı Hekate. Güçlü, dünyayı değiştirmeye muktedir, ama hiçbir erkeğe sırtını yaslamayan dirayetli bir kadındı. Aslına bakılacak olursa Hekate tam da bu özellikleri nedeniyle milattan önce 5. yüzyılın sonlarından itibaren Ay'ın, karanlık yeraltının, kavşakların, karanlıkla aydınlık arasındaki kapıların, büyücülerin ve ölülerin ilahesine dönüştürüldü. Artık Hekate intikam peşinde koşan cadıların, büyücülerin yol göstericisi olmuştu. Hekate olmak, erkek egemen toplumun kötülediği, aşağıladığı ve her zaman mücadele ettiği dişiliğe karşı kadının gücünü göstermesi demektir. [s. 41]
  • Hekate olmak doğumda, ölümde ve yaşamın her evresinde aktif olmayı, içindeki ilahi ışığı keşfetmeyi ve evrenin sırlarını aydınlatacak güce kavuşmayı gerektirir. Ancak Hekate'nin hükmü sadece ölüm geçişiyle sınırlı değildi. Tanrıça "Kourotrophos" sıfatıyla doğuma da yardım eder, çocuğu beslerdi. Doğumun insan hayatındaki ilk ve en önemli geçiş olduğu malum. Anne karnından çıkarken de yaşamın sonunda dünyadan ayrılırken de insanın yanında olan Hekate'nin kavşaklarla ilişkisi bu inanç doğrultusunda da şekillenmişti. O yüzden Hekate'ye Roma döneminde üç yol anlamında Hekate Trivia da denmişti.

Bu saydıklarımız kavşakların mecazi anlamıyla ilgili. Peki ya gerçek anlamda nedir Hekate'nin kavşaklarla ilişkisi? Yola çıktığınızda bir müddet ilerlersiniz ve bir noktada önünüzde farklı yolların açıldığını fark edersiniz. İlk yol zaten yürünmüş ve geride kalmıştır ve önünüzde üç yeni seçenek vardır. İşte bu alternatiflerden birine yönelirken Hekate'nin alanından geçer ve belki de kararı orada verirsiniz. Latin kültüründe Hekate heykellerinin konduğu dört yol ağızlarına trivia yani üç yol denmesi, yolcunun geride bıraktığı yola artık dönmeyecek olmasından ve önünde üç yol görmesinden kaynaklanır. 

Tanrıça, size doğru yolu bulmanızda yardım eder. En azından antik dönem insanları böyle düşünüyorlar ve yola çıktıklarında Hekate'den korunma talep ediyorlardı. Hekate dört yol ağzında önündeki üç yolu gösteren bir tanrıçadır. Yola çıkan biri için artık geriye dönüş yoktur, önünde sadece gidilecek üç yol vardır. Yolda olan kişi geri dönmez. Hekate olmak bir bakıma geçmişi ve her şeyi geride bırakmak, geriye dönmemek ve önündeki yolları değerlendirmektir. [ss. 50-51]

  • İlk doğum günü pastasının Hekate için yapıldığını biliyor muydunuz? Eskiden Hekate kültü kapsamında Ay şeklinde çörekler yapılır ve bunların üzerlerine çırağlar dikilirdi. Böylece Hekate'nin adıyla Ay'ın doğumu kutlanırdı. Bu gelenek doğum günü pastasının temelini oluşturdu. Şimdi Ay'la Hekate arasındaki irtibatın arkeolojik ve kültürel yansımalarına bakalım. O kültürel yansımaların en ilginci doğum günü pastası. Evet, yanlış duymadınız; doğum günü pastasının kökeninde Hekate kültü var. Eskiden Hekate kültü kapsamında Ay şeklinde çörekler yapılır ve bunların üzerlerine çırağlar dikilirdi. Böylece Hekate'nin adıyla Ay'ın doğumu kutlanır ve gümüş rengi ışığının her daim parlamasını sağlamak için bir nevi ritüel yapılmış olurdu. Bundan sonra doğum gününüzde pastanızın üstündeki mumları üflerken, Hekate adına yapılan ayçöreklerini düşünün ve kadim kültürün binlerce yıl öncesinden nasıl sıyrılıp geldiğini anımsayın. [ss. 88-89]
  • Demem o ki Anadolu'nun Karya bölgesinde doğan, Helen öncesi Luvi kültürünün bir ürünü ve Anadolulu Ana Tanrıça geleneğini oluşturan halkalardan biri olan Hekate, yaşamayı sürdürüyor. [s. 152]

Comments

Popular Posts