The Red Shoes..

Kurtlarla Koşan Kadınlar atölyesinin 'Kırmızı Ayakkabılar' aynı isimli öyküsü bağlamında, sevgili moderatörümüz tarafından verilen izleme ödevi kapsamında izlediğim ve çok keyif aldığım nostaljik bir film oldu. Hatta Tutku Hanım’dan öğrendiğim üzere, birkaç öykü öncesindeki izleme ödevi olarak yıllar sonra yeniden izlediğim Siyah Kuğu (The Black Swan) filminin ilhamı olan eser olduğunu öğrenir öğrenmez heyecanım daha da pekişmişti. (Ki Siyah Kuğu aynı zamanda Kırmızı Ayakkabılar öyküsü için de izleme listesinde olan bir diğer film olarak yer aldıydı.) Ve akabinde filme başlar başlamaz, doğal olarak tabii ki :), yine bir bale öyküsünün mevzu bahis olduğunu görmek şahaneydi.

Hazır sezona hüzünlü bir ara verildiği dönemde :( gerçekten adeta bir bale temsiline seyrediyormuşçasına keyif aldım filmi seyrederken. 1948 gibi oldukça eski tarihli bir yapım olmasına rağmen, bence kostümlerinden dekoruna, makyajından efektlerine kadar (evet evet o dönemde bugünküler gibi görsel efektlerin eksikliğine rağmen) bence inanılmaz başarılı ve gerçekçi bir görselliğe sahipti. Oyuncuları da açıkçası tanımıyorum, tarihi bağlamında, ancak oldukça başarılı performanslar sergilediklerini ifade etmem gerekir. Onların da kurguya katılımı ile birlikte bence oldukça iyi bir eser ortaya çıkmış. 

Değersizlikten tutun da içimizdeki gölge ile buluşmaya, kişinin kendi ruhsal kaynaklarını besleyememesinden bunun onda yarattığı hezeyanlara kadar çokça tema üzerinden gitmeyi seviyorsanız veya ilgileniyorsanız mutlaka bakmanızı öneririm bu filme. Kaldı ki eğer baleye de ilgi duyuyorsanız ‘eskimiş, renkleri soluktur, şöyledir böyledir’ gibi bahaneler uydurarak izlememezlik etmeyin derim. Çünkü dediğim gibi gerçekten başarılı bir iş kotarılmış olduğu kanaatindeyim.

Comments