Korkmasaydın Ne Yapardın? / Bahar Eriş..

Bu sefer, kendi yelpazemin dışında bir kitapla karşınızdayım. Ancakkkk! içine girdiğimde hiç de dışında olmadığını, bilakis çemberin tam da içinde olduğumu keyifle anladığım bir kitapla. Şöyle ki; Bahar Hanım bir çocuk eğitim uzmanı ancak aynı zamanda bir simultane tercüman. Nitekim bana da kitabı veren, ailemizin can tercümanı ablam ki, kendisi de Bahar Hanım’la üniversiteden sınıf arkadaşı. Diğer taraftan da kendim anne olmadığım için (ki kitapta buna dair bölümün tıngırdattığı telleri ayrıca dipnotlayacağım) çocuk-anne-eğitim üçgeninden bir kitabı okuma listeme şu an için almayı düşünmezdim. Ancak dediğim gibi, elime alıp da okumaya başlayınca kitabın, kendisini etiketlediğim kategoriden ve de sadece, eklenmiş olduğu ‘eğitim’ sınıfından ne kadar daha geniş bir alanı kapladığını memnuniyetle tecrübe etmiş oldum.
Öyle ki:

  • zeki olmaktan ziyade çalışkan olmaktan bahsettiğinde (s. 12);
  • “Bir kadının anne ol(a)mayışını eksiklik addeden, ilkel bir dayatmaya maruz kalıyoruz.”u irdelediği bölümde (s. 18)
  • ‘en iyi’ olamam belki ama ‘en iyi ben’ olurum dediğinde (s. 24)
  • “Sevgi, kışın fırında pişen kestane” (s. 47) diye özetlediğinde...

o satırlarda öyle kendimi buldum ki, o ifadeleri öyle iyi anladım ki.
Ayrıca öyle güzel eş zamanlılıklar da verdi ki bana kitap. Mesela tam da “vakti zamanında hediye edilen ‘cesaret’ mottolu taşa ve devamında aldığım bir küçük not yazısına dair bir yazı yazmalıyım, o anılarım zihnimden silinmeden söze dönüşmeli” diye düşündüğüm günlerde, kitapta ‘cesaret’ üzerine yazılan satırlara denk gelmek şahaneydi (s. 29). Aynı şekilde çok sevdiğim bir paylaşımda bir gece önce gördüğüm Halil Cibran’ın işi aşkla yapma sözlerine, ertesi günü bu kitabın satırlarında (s. 105) tesadüf! etmek pahabiçilmezdi. Hele ki ‘kusurlu’ olmayı kaleme aldığı, kürdana dönen ağaçlar örneği üzerinden anlattığı bölümü (s. 33) okurken, tam da okuduğum masanın üzerinden bir kürdanla göz göze gelmem ve ondan da öte kusurum! üzerine zihin koridorlarımda bir kez daha volta attığım günlerde bu bölümü okumam, bence (olmayan) tesadüften! çok öteydi.
Ancak tabii ki siz bir anne ya da çocukların/gençlerin eğitimden sorumlu bir bireyseniz, o alanda oldukça fazla bilgiyi/öneriyi hem de yetkin bir uzmanın kaleminden alacaksınız, bu kitabın sayfalarında. Kitabın temel vaadine doyurucu bir şekilde ulaşmış olacağınız çok açık. Fakat demem o ki, o vaat dışında da yaklaşmanız çok büyük kapılar açar sizin için. Adına ister kişisel gelişim deyin, ister kendini anlama-anlamlandırma, isterseniz de hayatı anlama; bu düzlemlerde de sizin de çokça detayı yakalayacağınızı düşünüyorum. Öyle ki gerek Bahar Hanım’ın kendi yaşantısından, gerekse de ülkemizden ve dünyanın her yerinden tanınan ya da halktan gerçek yaşam öykülerinden örneklerden oldukça etkileyici anlatılar ile bunu çok güzel veriyor satırlar bize. Hem de (en azından kendi adıma) daha önce okumadığım pek çok alıntıya da bu vesileyle denk gelmek ve öğrenmek oldukça doyurucu geldi.
Özetle, bana kapılar açan bir kitap belki size de bir noktada (ya da dilerim birden fazla noktada) vesile olur diye buradan da paylaşmak istedim.
Cesur adımlar aşkına.. cesur adımlarımız huzurla daim olsun inşallah..
“Sürekli bir hareket ve geçiş halindeki su bir esneklik abidesi. Suyun doğasında var olan belirsizlikle dans etme kapasitesi insanın da içinde olan bir güç. Sadece her zaman yüzeye çıkmasına zaman tanımıyoruz. 
..... çatlaklar arasından bir yol bulup akmaya devam eden su gibi, muson yağmurlarında yerlere kadar eğilip sonra tekrar dimdik ayağa kalkan bambu ağacı gibi olabilmek; esnemek ama kırılmamak... Çocuklara kazandırabileceğimiz en önemli hayat becerisi bu değilse ne?” [s. 59]

Comments