Kalbin Temizse Hikâyen Mutlu Biter.. / Hakan Mengüç..

Her ne kadar sosyal medya paylaşımlarında ve kitapçı raflarında görsem de hiç, okuyacağımı düşündüğüm bir kitap değildi. Çünkü yine eldekiler birikmiş ve şahsi kitap alımı yasağımı başlatmıştım :) Ancak tatlı mı tatlış arkadaşımın, bir o kadar tatlı sürpriz paketi ile elime ulaştı. Ve o gün bana ‘hemen bu arasına kart koyduğum bölümle başlıyorsun!’ talimatı doğrultusunda :) (o bölüm beklentiden uzak olma ile ilgili olandı :) ) elimi attığım gibi bitirdiğim bir oldu. Çok da iyi oldu.
Okuması kolay ve hızlı olan bir kitap olmasının yanında bildiğimiz ancak gündelik hızda unutup, bir nevi böyle metinlerle, ara ara hatırlamamızda fayda olduğunu düşündüğüm hikâyelerle ve notlarla bezeli olması mutlu etti. Bildiğimiz hikâyeler dedim ancak birkaçını bilmediğimi de itiraf etmeliyim. Onlar benim için sürpriz yumurta gibi keyifli oldu. Sonlardaki ‘mermer ustası’nın öyküsü bunların en başında geldi. Gerçekten kısa ve öz hâliyle benim adıma nokta atışı oldu.
Bu kitap ve anlatıları vesilesiyle de bugüne değin okuduğum benzer kitapların ana noktalardaki benzeşmelerini hatırlamak; hem kısa bir ‘önceki bölümlerde yaşananlar’ metin-serisi gibi oldu, hem de kendimin bir arpa boyunun ne kadarına gelmişim acabası’nın sağlaması :)
Kısacası Goncacımın nokta atışıyla, tam da ihtiyacım olan bir zaman döneminde keyifli bir okuma, hatırlama, ‘yola devam’ hatırlatması oldu ;)
  • Sahip olduğun ayrıcalıklara odaklan.. mutluluk süreçte saklı.. yaşadığının seni sen yapan değerler olduğunu anla.. (‘Zaten ben de tam olarak o hayatı yaşıyorum.’) [s. 20]
  • Aradığın şey sahip olmak istediklerinde değil, zaten sahip olduklarının içinde... [s. 21]
  • Kusur, imzadır desem. Sanırım kendinde sevmediğin her şeyle barışırsın. Kendine yaptığın haksızlığa kızar, sana bu özgünlüğü deneyimleten kaderine şükredersin. Kusurların için şükret Yaradan’a. [s. 23]
  • Kusurların, lanet değil fırsattır. Senin sen olmana imkân veren ayrıcalıklardır. (‘Sende bu kusur olmasaydı, o güzel çiçeklerin hiçbiri olmazdı.’) [s. 26]
  • Ahmet Kuddüsî diyor ki: 
Aşkı edegör başına tac, deme mecâzî / Âşık olanın gönlüne irfân gelir elbet (Aşkı başına taç et, dünyevi aşk dahi olsa taç et, çünkü bir insanın kalbine aşk gelirse, mutlaka ardından ilim de gelir, irfan da gelir.) [s. 37]
  • Kendinden başka yerinden oynatabileceğin tek bir yaprak bile yok yeryüzünde. [s. 37]
  • Kendinden sakındığın sevgiyi başkalarına hoyratça sunabiliyorsan, Kendinden sakındığın saygıyı başkalarına adayabiliyorsan, şu hayatta en çok kendine borçlu kalmışsın demektir. [s. 43]
  • Kuran’a göre, Yaradan’ın ruhunu içimizde taşıyoruz. Böylesine bir kutsallıkla onurlandırılmış insanlar olarak, ne hakla kendimize karşı saygısızlık ederiz? Ne hakkımız var kendimizi ertelemeye? Kendimizi sevmemek ne cüret? Kendimizi ne hakla küçük görürüz? Ne hakla değersizleştiririz? .... Sen kendini seversen zaten sevilirsin. [s. 44]
  • Güven, teslimiyet ve esneklik içinde bu yolculuğu sürdürmekten başka yapabileceğimiz en iyi şey, “Bu yolculukta kaybetmek yok. Sadece deneyim var...” düsturunu hatırlamaktır. [s. 47]
  • Yaşanan deneyim ne olursa olsun, bütün olumsuzluklara rağmen, insan sahip olduğu değerden yana eksilme göstermez. Belki vazgeçebilir, yorulabilir, küsebilir, içine kapanabilir ama değerinden hiçbir şey kaybetmez. İşte bu noktada durup düşünmek çok önemli. Madem, başına gelen hiçbir olumsuzluk değerinden hiçbir şey eksiltmeyi başaramıyor, o halde neden vazgeçmeyi seçesin ki? Neden içine kapanasın, neden geri adım atasın? Yorgunluk mu? Telafisi var... Hayat senden vazgeçmemek için sana eksilmeyen bir "değer" armağan ettiği halde, yorulmak bahanesiyle yola küsülür mü hiç? [s. 48]
  • ... eskinin korkularıyla örselemek, başlamadan sonuna karar verme cüretini göstermek aslında ne büyük bir haksızlık... [s. 48]
  • ... İki ayrı çiçek olalım, birleşince buket olalım. [s. 59]
Gül düşünür gülistan olursun, Diken düşünür dikenlik olursun. - Mevlana
  • Kendini, birini ya da bir durumu ifade ederken seçtiğin kelimelerin izini sür ve o kelimeyi neden seçtiğini takip et. [s. 65]
  • Her şey senin anlatım biçimine bağlı. Karşındaki insanın anlattığın şeyle ilgili nasıl hissetmesini istediğine göre kelimelerini seçtiğinin farkında ol. Aslında bir his mühendisliği yaptığını gör. Bu becerini bilinçli olarak kullandığında akışı değiştirebilecek sihirli bir güce sahip olduğunu hatırla. [s. 66]
  • Dilin her ne kadar "Sonsuz  mutluluk, gerçek aşk” diye sayıklasa da, içsel ritmin, içsel dinamiğin seni tanıdık olanı deneyimletmeye çağıracaktır. Koşulsuzca sevilmenin ve bir ilişkiyi korkusuzca yaşamanın, bitimsiz bir mutlulukla ve doyumla kendini tamamlamanın ne demek olduğunu bilmeyen ruhun, bilinmeze karşı seni korumak isteyecek, tanıdık mutsuzluğuna geri dönebilmen için elinden geleni yapacaktır. O yüzden bu çok ama çok önemli... Kitabın ilk bölümlerinde yeni bir sen için ilk adımını attın. Değişime razı oldun. Sözlerini ve düşüncelerini takibe aldın. Diline, zihnine ve kalbine olumsuz hiçbir düşünce tohumunun düşmesine izin vermedin. Peki ya şimdi ne olacak? İkinci aşamada rotayı etrafındaki kalabalıklara çevirmek zorundasın. [s. 72]
  • Sen samimi bir şekilde değişmeye başladığında, coşku dolu insanlar yaydığın enerjiye çekiliyor olacaklar. [s. 82]
  • Karşındakinin özür dilemesini bekleyerek ya da fikrini değiştirmeye çalışarak zaman kaybetmek çok daha büyük bir enerji kaybı yaşamana neden olur. [s. 90]
  • O yüzden, nerede incindiğine bak. Kısa göründün ve terledin sözleri sende enerji kaçağı yaşanmasına neden oluyor. Bu noktada kendinle yüzleş. Karşındakini beslediğini hatırla. Kendini kötü hissederek enerji vampirini kuvvetlendirdiğinin farkına var. Ona bu ayrıcalığı tanımayacağını söyle kendine. Kızgınlığa, öfkeye, yarışa, çatışmaya kapılmadan sevgi enerjini yolla. Sevgi enerjini hatırladığın harekete geçecektir. Seni olumsuz bir frekansta bırakmayacaktır. Enerjini düşüren insana sevgiyle, şefkatle bakmana destek olacaktır. Şunu hatırla ki: ‘Başkalarını acıtarak kendini iyi hisseden herkesin bilinçaltı düzeyde sevgi eksikliği vardır.’ Senin enerjini düşürmeye çalışan insanın bir sevgi yoksunu olduğunu hatırladığında ona öfke duymayı da bırakırsın, ona enerjini yedirmeyi de sonlandırırsın. [s. 90]
  • Verdiğin seninle gelir. Sende olan yine sana yansır. ... Değiştiremediğin her şey sınavındır. .... Bil ki o noktada bütün sınav seninle ilgilidir. Yaradan, senin kendini onarabiliyor olmanı görmek istiyordur. Bu değişimi hak edip etmediğini sınıyordur. Yeryüzünde bir ağacın yaprağının rüzgârda hareket ediyor olması bile tesadüfe bırakılmamışsa, sonsuz bir iradenin kontrolü altındaysa, değiştiremediğin insanlar da ilahi planın bir parçasıdır, bunu unutma. [s. 94]
  • Her şeyin bir sebebi vardır. Elinden geleni yaptığın halde hiçbir şeyi değiştiremiyorsan, mutlaka kendin değişiyorsundur. Gönlün zenginleşiyordur. Sabrı öğreniyorsundur. Sevgi yoksunluğu çeken ve sana zarar veren insanlara bile gönlünü açabilecek kadar güveniyorsundur Yaradan'a. Çünkü emniyette olduğunu biliyorsundur. Korunduğunun, kollandığının farkındasındır. Dilerim, olumsuz insanların sana yaşatacağı sınavlardan zenginleşmiş çıkarsın. Bunun için gönül kapılarının açık olsun, sevgi ve coşku frekansının kuvvetli olduğuna inan, kâfi... Yaşadığımız zorluklara karşı şükürlü duruşumuz devam ederse mutlaka her zorun sonunda bir ferahlık olur. Çünkü bu her daim hep böyle olmuştur. Zorluklar olgunlaştırır ve kemale erdirir. Ve sonunda hep bir güzellik, hep bir iyilik olur. ... "Verirse yüceliğidir, vermezse imtihanımdır" diyebilenlerdir. Ve her imtihanın sonu elbet mutlu biter. [s. 95]
  • Çöp kamyonu kanunu... Her an kavga halindeler. İçleri savaş alanı gibi... Kişisel olarak algılamayın. Sadece gülümseyin, onlar için iyi şeyler temenni edin ve yolunuza devam edin. .... bilinçli ve farkındalıklı bir tutum sergileyebiliyor olmak çok önemli.. [s. 98]
  • Kendini onaylamayan, kendine karşı hoşgörülü, affedici, toleranslı, sevgi dolu ve anlayışlı olamayan biri, doğal olarak sürekli kendini suçluyor olacaktır. Kendini suçlamak öfke, nefret, hırs ve karamsarlık hislerini besleyerek çoğalacaktır, Suçluluk hissi, tek başına bir hayatı karartmaya yetecek kadar kuvvetli bir yanılsama. Kendine karşı barışçıl olmak zorundasın! Kendindeki hatayı görüp düzeltmek başka şey, kendini suçlayıp küçümseyerek köreltmek başka... İkisi dışarıdan bakıldığında birbirine benziyor gibi görünse de iki ayrı konudur. Herkesin hataları vardır. Yanlış seçimler, yanlış tutumlar, yanlış sözler, yanlış tepkiler söz konusu olabilir... Bunları görüp sağduyuyla değiştirmeyi seçmek de pozitif bir hamledir. ... Fakat kendini suçlamak, küçümsemek, aşağılamak, köreltici, yıpratıcı, olumsuz bir tepkidir. Kendini neden sevmiyorsun? Sen de hata yapabilir ve bu hatayı sevgiyle düzeltebilirsin... [s. 102]
  • – İlişkinin içinde kararlarını özgürce verebiliyor musun? – Kolayca ‘hayır’ diyebiliyor musun? – İsteklerini açıkça ve yeterince ifade edebiliyor musun? – Yeterince özgüvenli misin? – Sorunlara karşı yaklaşımın pozitif mi? ... Enerjini değiştirip derhal akışı ters yöne nasıl çevireceğini de biliyorsun artık. ... Ya ilişki yaşadığın insan değişecektir ya da daha hayırlı biri karşına çıkacağı için hayatından gidecektir. ...hayat içindeki her türlü ilişkide bu kurallar geçerlidir. [ss. 104-105]
  • kendine sor: Onu değiştiremeyeceğini bildiğin huylarıyla yaşamaya var mısın yok musun? [s. 111]
  • Konuşmak bir şeyi değiştirir mi? Bilinme... Ama özgüvenin ifade bulmuş olmasının anlamı büyük. [s. 115]
  • Bir ilişkinin temeli, ihtiyaçlara dayanmamalı. Çünkü ihtiyaçlar değişkendir. [s. 115]
  • Hayır... Hiç kimse bunu bilerek ve tasarlayarak yapmaz. Çoğu zaman kendiliğinden gelişir. İhtiyaçlar, karşılık bulduğu kanala kişiyi yöneltir. İhtiyaç ihtimalini göz ardı etmemek önemli bir karar. / Karşındaki kişiye "Beni neden seviyorsun? Hangi davranışlarım hoşuna gidiyor? Hangi davranışımı değiştirseydim üzülürdün?" sorularını yöneltmek ve cevaplarını doğru değerlendirmek ilişkinin kaderini etkiler. Aynı soruları kendine de sor. "Onu neden seviyorum? Hangi davranışı beni mutlu ediyor? Ne yaparsa ondan ayrılırdım?"  Cevaplar, her şeyin bir pamuk ipliğine bağlı olduğunu söylüyorsa, o ilişkiye çok da adanmamak, yol yakınken temkinli kararlar almak daha sağlıklı olabilir. [s. 115]
  • Hata 6: Gemiyi küçük sızıntılar batırır= İlişkinin içinde maruz kaldığın ya da gözlemlediğin küçük hataları küçümseme. Sevgilinin ani ve öfkeli çıkışları, başkalarına karşı küçümseyici konuşmaları, sözüne sadık olmaması, sözlerini tutmaması, çabuk küsmeleri, yalana yatkınlığı, saygısızlığı... Bunların hiçbiri görmezden gelinecek detaylar değil. Küçük ipuçları, yaklaşmakta olan fırtınanın habercileridir. Uyanık olmakta fayda var. [s. 117]
  • Bir insanı nasıl tanıyacağınızı biliyor musunuz? - Ne okuduğunu bakın. - Ne seyrettiğine bakın. - Duvarlarına ne astığına - Raflarına ne koyduğuna - Nasıl konuştuğuna - Nasıl dinlediğine bakın. (Yapmanız gereken tek şe bakmaktır. Bunlar size onun ruhunun nerede olduğu Ve neyle beslendiği konusunda her şeyi bildirir... [s. 118]
  • Seni üzenleri bırak ki, sevebileceklere yer açılsın. ... Sen inan ki, yeni yollar açılsın. [s. 126]
Eğer hala kızıyorsan,
kendin ile olan kavgan bitmemiş demektir.
Eğer hala kırılıyorsan,
gönül evinin tuğlaları pekişmemiş demektir.
Eğer hala kınıyorsan,
düşüncelerin yeterince berraklaşmamış demektir.
Eğer hala karşılıksız sevmiyor
ve sevginde ayrım yapıyorsan,
hala akıl ve mantığını kullanıyor,
içindeki sevginin yoğunlaşmasına engel oluyorsun demektir.
Eğer hala ‘ben’ demekten vazgeçmiyorsan,
dizginlerin hala nefsinin elinde
ve sen bu esarete boyun eğiyorsun demektir.
Eğer hala mûsibetlere yana yana üzülüyorsan,
gerçeği bilmiyorsun demektir.
Ve eğer hala ‘şikayet’ ediyorsan,
hakikati göremiyorsun demektir!..
* Şems-i Tebrizi [ss. 126-127]
  • Beklentide bilinçsizlik, mantıksızlık, ısrar vardır, mantıksızlaştırır. .... Örneğin birinin seni anlaması beklentisine düştüğünde sadece zaman kaybedersin, beklentin gerçekleşmediği sürece mantıklı hiçbir açıklaması olmadığı hâlde karşındaki kişiye öfkelendikçe güç kaybedersin.. [s. 129]
  • Ne kadar çok deneyim, o kadar az hata demektir. ... Ne kadar fazla insanla iletişim içinde olursan bilinçaltın kıtlık ve dar alan enerjisinden uzaklaşarak bolluk ve genişlik enerjisi yaymaya başlar. ... O yüzden çevre ne kadar güçlü olursa, dostların ne kadar fazla olursa kendini o kadar özgüvenli hissedersin ve bilinçaltın da bolluk enerjisi yayar. [ss. 135-136]
  • Özgüvenini geliştirmek için insanlarla ilişkilerini geliştirmeli ve bunları gelişimin için gerekli egzersizler olarak görmelisin. [s. 137]
  • Değerinin farkında ol..yaptıklarınla ve yapmadıklarınla ne kadar değerli olduğunun farkında ol. Kendine layık gördüğün hayatı gözden geçir. Yaşam kaliteni arttırmanın peşinde ol. Bunu başkalarının gözünde değerli olmak için değil, kendine layık gördüğün standarda sahip olmak için yap. [s. 141]
  • Kararlılık, özgüven ve zarafet bir kadın bedeninde aynı anda buluştuğunda mucizevi sonuçlar doğurur. Öfkelenmeden, hırçınlaşmadan, kırıcı olmadan, kimseyi aşağılamadan kendini açıkça ve güçlü bir şekilde ifade etmeyi başaran bir kadın, her zaman doğru enerjiyi yayan bir kadındır ve böylece doğru enerjiyi kendine çeken bir kadındır. [s. 143]
  • Kendi hâlinde mutlu olmayı başaran bir kadın, hiçbir erkeğin gücüne, katkısına, varlığına muhtaç değildir.  İşin içinde muhtaçlık duygusu yoksa, paylaşım ve değer var demektir. [s. 145]
  • Sen bağımsız bir kadın olduğunda, kendi kendine de mutlu olabilmeyi başardığında sağlıklı ve güçlü bir enerjiyi yayıyor olacaksındır. Bir başınayken de hayatı dolu dolu yaşayabilme becerisine sahipsen zaten bir erkeğe ihtiyaç duymazsın. Muhtaçlık duygusunu paylaşıma, keyfe, aşka, sevgiye ve koşulsuzluğa bıraktığında ilişkilerinin kalitesi yükselir. [s. 146]
  • Kararlı bir kadının şahsına özgü standartları vardır. Standartlarının farkında bir kadın daha aşağısına razı olmaz. Tutum, davranış ve yaklaşımlar konusunda standardının ne olduğunu bilen bir kadın kimseyi “idare” etmez. Hak ettiğine inandığı şeyi alır. Kendine layık gördüğü yaklaşımı kabul eder. Aşağısını tolore etmez. [s. 147]
  • Bugünkü kimliğini dün yaptıklarına borçlusun. Yarınki kimliğini de bugünkü eylemlerine ve seçimlerine borçlu olacaksın. [s. 152]
  • Vazgeçilmez kadın, güçlü ve mutlu kadındır. Kişisel devrimine kendi imzasını atmış kadındır. [s. 153]
  • Güçlü ve mutlu kadın; iradelerine hükmetmek konusunda demir kadar eğilmez, bükülmezler. .... kalp ve beyin arasındaki dengeyi sağlıklı idame ettirebilir... “Hayır” demeyi bilirler. İncitmeden, kırmadan “hayır” derler. [ss. 154-155]
  • Kıskançlık, kaybetme korkusuyla ortaya çıkar. [s. 155]
  • Kıskanmıyormuş gibi de yapmazlar. Çünkü özgüvenleri öylesine yüksektir ki gerçekten kimseyi kıskanmazlar. Kimseye kontrol etmek çabasına girmezler. Hayatlarındaki erkeği denetimleri altına alarak adım adım izlemezler, ifade hesap sormazlar, ifade almazlar. Vazgeçilmez kadınlarda baskı, tehdit, kontrol yoktur. Çünkü bütün bunlar, itici kuvvetlerdir ve erkeği mecburen dışarıya sürükler. Dışarısının cazip olabileceği algısını uyandırır. Kendine güvenen bir kadın kıskançlık hissetmez sadece sahiplenir. İlişkideki sorumlulukların farkındadır. Sorumlulukların yerine getirilmesi konusunda kendine de seçtiği adama da güvenir. Güvenmediği noktada sağduyulu kararlar alır. Kendisine saygısızlık yapılmasına asla izin vermez. [s. 156]
  • Kıskanmama başlı basına bir güç gösterisidir. Eşsiz bir özgüven sembolüdür. Özgüvenin insana doğal olarak verdiği gücü, sağladığı konforu ve aşıladığı desteği hiçbir yapmacıklıkla elde etmek mümkün değildir. Kıskanmıyor gibi görünerek, sözde özgüven sahibiymiş gibi yaparak ilişkideki sorunları kalıcı şekilde gidermek ne yazık ki pek mümkün değil.  Bu yüzden kesinlikle kıskanmıyor gibi görünmeyi önermem. "Mış" gibi yapmak çözüm değil, ertelemedir sadece. [s. 156]
  • Fakat mutlaka bir sonuca yarmayı tercih ederler. Bunu yaparken küsmek, kapris yapmak, omuz silkmek, burun kıvırmak, kavga etmek, masaları yumruklamak, kapıları çarpmak, bağırıp çağırmak gibi zayıf ve itici tepkiler vermezler. Uzaklaşmanın bir çözüm değil, çözümsüzlük olduğunu bilirler. Bu yüzden bütün meseleleri konuşarak çözmek yoluna giderler. [s. 158]
  • Her şeyi kontrol altında tutabileceğine sahiden inanıyor musun? .... Elbette bizi bir koruyan, kollayan var. ... (Anne karnını düşün) İşte o eski hâllerini düşün ve Hakk’a güven. [ss. 160-161]
  • Hayat ırmağının akışını bozmaya cüret ediyoruz. ... Her şey yolunda olduğu hâlde hep ‘ya sonra?’ kaygısıyla huzursuz, mutsuz, korku dolu ve endişe içindeyiz. ... Dokunduğumuz her şey ‘bizim’ sanıyoruz. Bizim kontrolümüzde ve bizim planladığımız şekilde..Hayır! ... yapabileceğimiz tek şey, elimizden gelenin en iyisini yapmak. Gerisi tam bir teslimiyet. ... Sufiler der ki: Telaş etmeyin, kötü görünen birçok olay vardır ki, sonu lütuftur. [s. 162]
  • Ego, bize olanın güzel olmadığını, gayet de kusurlu olduğunu söyler ve bizi teslimiyetten uzaklaştırır. ... neye sahip olduğumuza odaklanır. [s. 166]
  • ‘Ne kadar değerli olduğum ne kadar başarılı olduğumla ilgilidir’ tuzağının arkasından ‘ben insanların ne düşündüğüyüm’ tuzağı gelir. [s. 170]
  • Bilmezsin en büyük derdin, derdini dert olarak gören kendin. [s. 177]
  • Çabalayıp durduğun halde sorunun üstesinden gelemiyorsan ... bakış açını değiştirmen gerekiyor. Belli ki baktığın yerde değil. ... Her şeyden önce sana acı hissettiren deneyime ‘sorun’ demekten vazgeç. Ona bir çözümün fırsatı olarak bak. ... Zekâna, karakterine layık görülen çözüme ulaşman an meselesi. ... yapıcı, üretken ve pozitif bir bilinçle deneyime bak. [ss. 178-179]
  • Başkasına gösterdiğin zorunlu zarafet, sana özgüven kaybı olarak geri dönecektir. [s. 180]
  • Çağırdığına ne kadar hazır olduğundan emin değilsen, sistem seni emin oluncaya dek bekler. [s. 184]
  • Ümitsizliğe kapılma. ... hemen şimdi olmaması seni korumaya yöneliktir ve tamamen yararınadır. [s. 184]
  • Olmayanın da değerini bilmeli ve şükretmeli. [s. 185]
  • Kendini her yerde oku. İlişkilerinde, eşyalarında, kullandığın sözlerde... nasıl davranıyorsun... kime ne hissettiriyorsun bak ve kendinle yeniden tanış. Sen okumaya devam ettikçe, manaları bir bir açılacaktır. [s. 194]
  • Niyeti iyi olanın ağzından yakıcı, acıtıcı, sarsıcı, kötü sözler çıkmaz. Çünkü niyeti iyi olan acıyı tatlı şekilde söylemenin yolunu bilir. [ss. 195-196]
  • Olduğun hâlini kabullenerek kendini geliştirmeye devam etmek şu hayat yolculuğunda kendi adına yapabileceğin en değerli seçimdir. [s. 199]
  • Sen olduğun hâlinle güzelsin, bunu fark et ve gelişmeye devam et!.. [s. 201]
  • Garanticilik hareket alanını daraltan, cesaretini törpüleyen...genellikle özgüven eksikliğinden kaynaklanan bir sonuçtur. [s. 203]
  • Hayatın en güzel yanı hiçbir şeyin garantisinin olmaması... [s. 205]
  • Fırsata çevrilmesi gereken en değerli ödüllerden biri bu... Kendini gerçekleştirmek için, kontrol edebileceğin birtakım garantilere ihtiyacın yok. ... Hayata güvendiğinde, o da sana güvendiğini göstermek isteyecektir. Sen hayata sürprizler yapması için fırsat verdiğinde o da aynı fırsatları sunacaktır. [s. 205]
Koskoca âlem içine yerleştirilmiş, sen hâlâ kendini küçük bir şey mi zannediyorsun? – Hz. Ali
  • Mesele kötülükleri yok etmek değil, iyi seçen taraf olmak. Yokluğu yok etmek yerine, varlığı kutsamak... Şikâyet etmek yerine olmasını istediğin şeyleri besle.. [s. 209]
  • Bir sufi hocası, öğrencilerine eğitim verirken onlara şöyle bir örnek gösterir: "Düşünün ki benim içinde büyük bir savaş var" der. "İki kurt kapışmak üzere. Birbirlerini parçalayacaklar. Kurtlardan biri korkuyu, öfkeyi, kıskançlığı, üzüntüyü, pişmanlığı, açgözlülüğü, kibri, kendine acımayı, suçluluğu, küskünlüğü, aşağılık duygusunu, yalanları, yapmacık gururu, üstünlük taslamayı ve egoyu temsil ediyor. Diğeriyse zevki, huzuru, sevgiyi, umudu, paylaşmayı, cömertliği, dinginliği, alçakgönüllülüğü, nezaketi, yardımseverliği, dostluğu, anlayışı, merhameti ve inancı temsil ediyor. Aynı savaş aslında sizlerin de içinde var. İki kurt hep karşı karşıya... İyi olan ve kötü olan..." ..... "Hocam, peki bu savaştan hangi kurt galip çıkacak?" "Sen hangisini beslersen, o kazanacak çocuğum" der hoca da. İyi kurdun kazanması için kötü olanın yok olmasını bekleme. Çünkü o da hep var olmaya devam edecek. Sen yeter ki tarafını seç ve içindeki iyiye emek ver. Çaban, gayretin, mücadelen iyi olanı kuvvetlendirmek olmalı, kötü tarafla savaşmak da çatışmak değil. Kötüyle yok etme mücadelesine girmek seni iyi yapmaz. İyi olanı seçtiğinde dünyanın iyiliği için çok büyük ve güçlü bir adım atmış olursun. [s. 210]
  • Zıtlıklar olmayınca dünya da var olamaz. .... Zıtlıkları kabul et ve nerede duracağını seç. [s. 211]
  • İnsanın ruhsal doyumu, deneyimini ve bilgisini başkalarının yararına paylaşmasıyla çok ilgilidir. [s. 213]
  • Eleştiriye açık olmak önemli bir karakteristik özelliktir. Güçlü bir mizaç, hoşgörü, ılımlılık ve özgüven gerektirir. Ancak eleştirinin işin ehlinden gelmesi, üstelik de iyi niyetli ve yapıcı bir mantıkla gelmesi önemlidir. .... dışarısının onayına kendini bağımlı kılmaman bu yüzden önemli. [s. 217]
  • Hedeflerine doğru bildiğin yoldan yürümeye devam etmeni isterim. Kimsenin konuyla ilgili fikrine, eleştirilerine ve taşlamalarına izin vermeden, kalbinin rehberliğiyle bu yolculuğu değerli ve anlamlı kılabilirsin. Eleştirilmek ya da taşlanmak seni yolundan alıkoymamalı. Bilakis, taşlanmak bir motivasyon kaynağı bile sayılabilir. Bu fark edildiğin anlamına gelir zira. Fark edilir adımlar attığın anlamına gelir. Aldığın eleştirilerin seni yaralamasına izin verme. Hiçbir konuda dışarısının onayına ihtiyacın yok. Üzerine düşen tek şey yaptığın işin en iyisini yapabilmek  ve eleştirilerden etkilenmeyecek olgunluğa erişebilmek. Gerisi keyifli bir yolculuk... Unutma ki seni anlamayanlar taşlar, yapamayanlar da çamur atar... [s. 218]
  • Emeğinin karşılığını senin ne yaptığını bilmeyen insanlardan alamazsın. Seni anlamayan için emeğinin hiçbir değeri yoktur. İşi ancak bilen yapar, az bilen akıl verir, bilmeyen eleştirir, yapamayan da çamur atar. [s. 220]
  • Hiçbir şey için asla geç değildir. [s. 223]
  • Asıl işimizin yolu yürümek olduğunu unutup yükün hamalı olmayı daha çok tercih ederiz. ...Buradaki amacının ne olduğunu unutma. Uzun soluklu bir süreç bu... Zaman zaman hızın kesilse bile ve kendini yorgun da hissetsen yolu yürümek üzere buradasın. Bu uğurda kendine yapabileceğin en değerli yardım yüklerinden hafiflemek olabilir ancak. [s. 225]
  • Bizim işimiz yükü taşımaktır evlat, yükün altında  ezilmek değil. Unutma ki yük taşıdıkça daha da ağırlaşır. Dinlenerek yükünü hafifletirsin. ... aman ha, kafanın içine de yükler yükleme. Akşam olunca indir kafandaki yükleri de hafifle... Bizim işimiz, bugünü yarına taşımaktır, bugünün altında yok olmak değil. [s. 227]

Comments