Kral: Bir Sokak Hikâyesi / John Berger..

Evet efendim, teeee M.Ö. lisans dönemimden beri bir John Berger kitabı okumamıştım. Instagram’da sevgili Pınar’ın bir çekilişi sayesinde sürpriz bir şekilde elime geçince de okuma şansı buldum. Öyle ki diliyle, dilinin o akademik tınısıyla, kelimelerinin alt metninde aktardıklarıyla gerçekten bir aydının kaleminden çıktığı o kadar belli ki; her ne kadar bir öykü okuyor olsak da (şahsen, en azından ben) bir ders kitabı, akademik okuma gibi okudum desem yalan olmaz. Zira asla öyle (tabiri caizse) yaylanarak okumanıza izin vermiyor. Böyle tam odaklanarak, kelimelerin vurgusuna dikkat ederek okumanız gerekiyor. Yine en azından benim için öyle oldu. Kısa bir hikâye olsa bile yavaş yavaş, anlaya anlaya, anlamlandıra anlamlandıra okutuyor kendini. Dikkatinizi başka yere varmanıza, hafif bir roman okuyor gibi ciddiyetsiz yaklaşmanıza asla müsaade etmiyor kendileri :)
Ancak benim için ne yazık ki; belki sırf bu sebepten, belki öykünün benim tarzım olmaması nedeniyle çok beğendiğim, keyifle okuduğum bir kitap olmadı :( Çirkin ve kötü değildi, asla. Sadece benim tarzım değildi, o kadar. Hatta bazı ifadeleri, tanımlamaları çok beğendim; altını çize çize zihnime not bile aldım. (Aşağıda da iletiyorum pek tabii ;) ) Onun dışında baş kahramanlardan birinin İtalyan olmasından mütevelli İtalyanca kelimelere rastlamak, İtalyan döneli detaylar okumak çok mu çok sürprizli bir keyif oldu, benim için. Ayrıca birkaç yerde Türkiye’ye yapılan atıfları görmek de çok mutlu etti.
SPOILER
Onun dışında yazarın öyküyü, bir köpeğin ağzından yazması, yazabilmesi gerçekten çok ama çok yaratıcı idi. Ve yaratıcı olduğu kadar böylesine başarılı bir şekilde kaleme alabilmesi noktasında büyük bir takdiri sonuna kadar hak ediyor. Nasıl bir gözlem, nasıl bir yaratıcı zekâ ise o, insan gerçekten hayret ediyor.
SPOILER BİTTİ
Ancak bunun cevabını da, büyük bir tesadüf eseri okuduğumu da iletmek lâzım. Öyle ki geçtiğimiz yaz, ilk kez okuduğum bir sayısında Notus Dergisi’nde* yazarın uzun mu uzun bir söyleşisine sahip olduğumu fark ettim. Dolayısıyla hemen kitabı bitirir bitirmez onu okudum. Bu sayede de aşağıda alıntılayacağım bölümler sayesinde gözlem yeteneğinin neden nasıl geliştiğini ve yazım edimine nasıl uyarladığını da bu vesileyle öğrenmiş oldum.
“Çalıştığı için benim yanımda olamıyordu (annem). Fazla paramız olmadığından çok çalışması gerekiyordu, hâliyle ben de onu çok az görebiliyordum. Sonra birtakım yatılı okullara gönderildim ve tabii ki annemin yanımda olması gibi bir durum söz konusu değildi. Kimse yanımda değildi. Bu benim için oldukça travmatik bir deneyimdi. Kendi kimliğine dair algın zayıfsa -ister hayali ister gerçek anlamda- karşındaki kişinin kimliğini algılaman ya da bir şekilde onun kimliğine bürünmen daha kolay oluyor.” [s. 78]
Aynı şekilde, bir hikâyenin illa ki doğru hikâye sesini bulabilirse esas anlamına kavuşacağını belirtmesi de Kral kitabındaki anlatım sesinin neden o şekilde olduğunu ve ne kadar da doğru bir tercih olduğunu, benim için gözler önüne sermiş oldu.
“..... zira hikâyeyi anlatmak için bir de ses bulmak gerekir ve bu da işin en zor kısmıdır. Her hikâyenin kendine uygun düşen bir sesi vardır. Bazen bu ses, gerçekten de hikâyeyi anlatmayı üstlenen anlatıcının sesi olabilir. Ama baştan sona üçüncü şahsın gözünden anlatılsa bile hikâyenin kendine has bir sesi vardır ve bunun keşfedilmesi gerekir; yalnızca bu ses hikâyenin hakkını verebilir. Ses konusunun çok mühim olduğunu düşünüyorum zira hikâyeler yalnızca anlatılanlara değil, belki de daha çok anlatılmayanlara dayanır. Sessizliklere bağlıdır. Her sesin de, söylenmeyenin üzerinden sıçrayarak geçen kendine has bir sessizliği bulunur.” [s. 82]
Ayrıca yazımın en başında belirttiğim o alt metin okuma durumunun da J. Berger’i yazar olmaya iten nedenler ve yazılarının ana ekseni doğrultusunda ortaya konan bilinçli edimler olduğunu kanıtlar nitelikteki ifadelerin de ilgili röportajda dile getirilmiş olduğunu görmek çok güzeldi.
“Eserlerinin çoğunda kapitalist güçler, siyasi baskı ya da önüne geçilemeyen şehirleşme yıkıcı unsurlar olarak göze çarpıyor.” [s. 84]
Sonuç olarak, yüzeyde anlatılan ‘sokak hikâyesi’ benim nezdimde okuma tercihlerime uymuyor olsa da temelde alt metinsel olarak anlatılan ‘esas hikâye’, o toplumsal-sistemsel-politik-ekonomik eleştirel öykü gerçekten dikkate değer bir değer taşıyor. Bilmediğimiz, ama aslında bir nevi bildiğimiz; bize uzak olan, ama aslında hiç de uzak olmayan yerlerde, ‘sokaklarda’ yaşananları en azından anlamlandırabilmek adına, hem de minik ama etkin bir hikâye üzerinden, görmek üzere Kral: Bir Sokak Hikâyesi okunmayı hak ediyor.
  • “Okuyabilmek için insanın kendisini sevmesi gerekir, azıcık da olsa.” [s. 16]
  • “Marguerita bir Napoli icadıdır. Kral; ilk kez 1830’da Marguerite de Savoie için, haşmetmeapa kentimizin sadakatini sunmak üzere yapılmıştır. Renkleri ulusal bayrağın renkleriyle aynıydı: domatesin kırmızısı, fesleğenin yeşili, mozarellanın beyazı!” [s. 108] (Ne tatlı bir bilgi değil mi? Ben çok sevdim. Duymamıştım daha önce ve çok hoşuma gitti :) )
  • “Operaya gidiyoruz! dedi bir gece. Zürih’te opera yok, dedim ona. Yer ayırttım, dedi. Il Trovatore. Scala, Milano! Bu gece yataklıya biniyoruz.” [s. 130] (Siz daha güzel bir sürpriz düşünebiliyor musunuz?! Ben resmen aşık oldum! Kurabileceğim en güzel hayal-dilekten biri. Her ne kadar Il Trovatore’yi izlemiş olsam da, hem de İtalya’da! yine de vuruldum bu sürprize. Bir yapan da yok ki bana :( Yazık bana..)
  • “Dantel lükstür, dantel yalnızlıktır, dantel beklemektir, dantel dokunmaktır, dantel zerafettir, dantel yoksullar içindir, dantel dikkattir, dantel baştan çıkartmadır.” [s. 134] (Bir dantel aşığı olarak böylesi tanımlamalara ba-yıl-dım.)
  • “Başımı evrenin buz gibi sonsuzluğuna daldırıyorum ve kurulanmak için silkindiğimde, yıldızlar saçılıyor.” [s. 143] (Nasıl güzel bir tasvir ama! İnanılmaz aşık oldum. Bunu yazabilen bir yaratıcı hayal gücüne ne denir ki.. muhteşem..)
*  John Berger; “Resme Dair Konuşurken Bile Hikâyelerle İçli Dışlıyım”; Eleanor Wachtel ile Söyleşi; Notus Dergisi; Sayı: 64; Haziran-Temmuz 2017; Çeviren: Yasin Sofuoğlu
ss: 74-87.

Comments