Yol / Metin Hara..

Bilenlerin bildiği ve paso tekrarladığım üzere, ‘bir kitap çok popüler olursa çıkar çıkmaz, ya o popülerlik bende ters teper ve hiç okumam  (bunda olduğu gibi); ya da kıtlık varmış gibi hemen gider alırım, eksik kalmayayım ben de okumuş olayım psikolojisine giriveririm. Öyle ki ilk çıktığı dönemde hatırlayanların hatırladığı gibi çok mu çok gündem olmuş, herkeslerlerler yazarı ve kitabı konuşur olmuştu. İşte nedense bende bu ters tepti ve hiç yanaşmadım. Hatta gıcık kaptım fazlasıyla. O günden beri de hislerim devam etti.
Ta ki Goncacım’ın sürpriziyle birlikte bir güne kapımı çalana değin! Ve de tam da elimdeki kitabın bittiği hafta gelince, önümde okunacaklar kulesi göğe yükselmeye devam etmesine rağmen, onları sollayarak kendimi sayfaları birbir geçerken buluverdim!
Tavsiyenin sürprizle birleştiği noktada elime almış olmanın yanında en büyük etken, yine çok sürprizli bir şekilde, kendimi inanılmaz kötü hissettiğim bir akşamda, halet-i ruhiyemi de ‘yanıyorum ben’ diye tasvir ettiğim bir vaziyette iken; açtığım ilk sayfada ‘alevler içindesin’ cümlesinin karşılamış olması oldu! (ki sonra yine aynı hissiyatta olduğum başka bir gün, ‘eğer öyle isen demek ki yanılsamadasın’ cümlesini okuduğumda bir daha dumur olduydum, o da ayrı şokum oldu!)
Tam bunu,  tesadüf kisvesine yüklemeye çalışırken devamında, kendimi adım atma ve düşme korkumun tavan yaptığı günlerin zirvesindeki günde ‘düşmekten korkup yürümeyi unutma’ ifadelerini de görünce artık kılıştı kisveydi yapacak bir şey kalmadı. Sıkıca tuttum kitabı ve bitene değin, her akşam balkon keyfi ritüelimin baş rolü yaptım!
Hani hep deriz, ben de derim ya her kitabın (tabii filmin de) bir zamanı vardır, işte Yol da benim adıma onlardan biri oluverdi. Şöyle ki bu tesadüf cümleleri, her günün akşamında öyle farklı şekillerde yinelendi ki her defasında çok şaşırttı beni. Bu da kitaba devam etmemi motiv etti.
Mesela, genelde bu tarz kitaplarda, en azından benim okuduklarımda, hep bir egzersiz önerme eksikliği vardı. Küçük de olsa bi pratik göstersinler uygulayayım isterdim. Ancak hiç denk gelmedi. Hatta dediğim gibi bu kitabı elime aldığım dönemde, fizik tedavim kapsamında sürekli nefes egzersizi yapmam öneriliyordu. Kendi çapımda yapıyordum ancak hiçbir işe yaramıyordu. O noktada da bu kitaplardaki pratik önerme eksikliğine hayıflanıyordum, aklıma geldikçe.
Fakat Yol’a daha yeni başlamıştım ki ilk verdiği egzersizin ‘sufi nefesi’ olduğunu, hem de nasıl uygulanacağının tarifle!, inanamadım! Ve dediğim ön yargılarla elime aldığım için, daha en başında ‘dur ben bu sefer farklı yapayım, önce bi komple bitireyim, bir şeyler öneriyorsa sonra yaparım’ diye düşünürken; kendimi daha ilk gününde sufi nefesini uygulamaya koymuş olarak buldum! 21 günlük döngüyü tamamlayım diye devamını getirmeyi bırakın, o günden beri hiç ara vermedim! Hele ki kitabın bir yerinde ‘sakın kitabı bitireyim de öyle başlayım egzersizlere diye düşünmeyin, okudukça başlayın. Eğer yapmıyorsanız da kitabı okumayı bırakın’ uyarısını görünce yine inanamadım :) Şaka gibiydi. Bilmiyorum ‘ay sen salaksın ne alaka, hem herkese olabilir, denk gelebilir’ diyorsunuzdur ancak tüm bu denk gelmeler beni pek bi mesut edip umutlandırdı. Hatta sufi nefesi için ancak 3-4 hafta sonra faydasını görebilirizi okuduğumda, tam da 3. haftamı bitirip de o gün en sakin egzersiz günümü geçirdiğimi, tüm bunları bilmeyen kişinin de ‘bugün inanılmaz sakindin, hallediyorsun galiba bunu’ cümlesini eşleştirdiğimde yine inanamadım.
Dediğim gibi Yol, tam ihtiyacım olan dönemde önümde belirdi sanırım..
Hatta enerji olayını deli gibi dillendirdiğim bir dönem de olan bu dönemde, ‘enerji magneni’ ifadesini okuyunca bir kez daha gözlerimi pörtlettim :)
Son kertede, benzer kişisel gelişim kitapları için hep dediğim gibi; ister modern ister tasavvufi olsun aslında hepsi, aklın yolu birdir hesabı benzer şeyleri-doğruları farklı şekilde telaffuz ediyor. Biz de aslında hep bilmemize rağmen, günlük kaotik koşuşturmacada uygulamayı unuttuğumuz için, yine yeni yeniden benzer kitapları okuyup unuttuklarımızı hatırlayıp kaldığımız-unuttuğumuz yerden yine bir adım daha atalım yoluna gidiyoruz. Dolayısıyla Yol da o açıdan benzer. Benim için uygulanabilir pratikleriyle bir adım önde hatta.
O yüzden aslında yolda karşılaştığımız kişilere dair ön yargılı olmamamız gerekliliği gibi, sanırım kitaplara-filmlere-yazarlara da ön yargılı olmamam gerektiğini bana bir daha gösterdi. Demem o ki sizin de böyle bir ön yargınız varsa kırmak için şans verebilirsiniz. Yok zaten yok ise de Yol iyi bir tercih.
Tabii ki kitaba dair aklımda kalan notları sıralamazsam olmaz:

  • Zihnin her geçmişe gittiğinde, betada olduğunu bilmelisin çünkü AN’ı kaçırdığın her zaman stres beyin dalgasının etkisindesindir. [s. 36]
  • Streste olduğun sürece, beden kendini iyileştirmeyecektir! [s. 39]
  • Esas olan, düşünceleri bastırmak ya da ötelemek değil, değiştirmektir. [s. 59]
  • Bir zamanlar sen de çocuk olduğuna göre binlerce kez düşüp yine binlerce kez ayağa kalkarak yürümek zaferine ulaştığını bilmelisin. ... Defalarca yere çakıldığı halde ayağa kalkıp yürümekte ısrar eden o çocuk halin giderek bir yetişkine dönüştüğünde, yaşadığı yenilgiyle sarsılıp hayata ve kendine küsmeyi tercih ediyor. [s. 79]
  • Düşündüğün her şey bir yanılsamayken, hissettiğin her şey hakikattir. [s. 87]
  • Başkası bacaklarını ensesine alabilecek kadar esnek olsa bile sen sadece elinden geleni yaparsın ve bu ne doğrudur ne de yanlıştır... Olandır! [s. 95]
  • Aşk’la yaptığın her şey, ait olduğu yeri bulacaktır! [s. 108]
  • Nietzsche; “Dallarının bulutları delip geçmesini istiyorsan köklerini toprağın derinliklerine yollamalısın.” 
  • Kabul etsen de, etmesen de deneyimin hâline dönüşmüş bir gerçeği reddetmek yerine onu hazmetmek aslında iyiye doğru atılan önemli bir adımdır. [s. 138]
  • Mantıksız şüpheler duymakla zaman kaybetmek yerine, dilek tutmaya başlamanı öneririm. [s. 160]
  • Sen kırılmamayı seçseydin, kırılmazdın hepsi bu kadar.. [s. 166]
  • Problem olarak gördüğün şey, aslında göremediğin bir çözümdür.
  • Sen yaşadığın sorunun içindeki basit çözümü göremiyorsan eğer, bakış açında bir problem vardır.
  • “Farkındalık” demek; sonuç vermeyen mevcut bakış açını değiştirip zaten tartışmasız olarak var olan “çözümün” farkına varmaktır. 
  • Farkındalık, yaşanan deneyimi etraflıca görmektir! [s. 174]
  • Farkındalık sahibi bir insanı, hiçbir şeyin taraftarı olarak göremezsin!
  • Taraftarlık yarattığında, etraflıca görme yeteneğini, yani farkındalığını kaybetmiş olursun.
  • Farkındalık sahibi insan, hiçbir şeyin tarafında yer almaz, ayrımda değildir. Her şeyi olduğu hâliyle kabullenir, bir’likte ve tam’lıktadır. [s. 175]
  • Dinginlikle ve farkındalıkla verdiğin kararlar sana mutluluk getirir. 
  • Öfkeyle ve kırgınlıkla verdiğin kararlarsa, sana her zaman yıkım getirmeye devam edecektir. [s. 190]
  • Önemli olan senin ne anlattığın değil, onun ne anladığıdır.
  • Doğru olan, onun kendi özgür iradesiyle anladıklarına senin saygı duyman ve buna karşılık asla onun ne anladığına müdahale etmemendir...
  • Varoluşa sonsuz inancın varsa ve onun kusursuz düzenine güveniyorsan, kendin dışında yaşanan her şeyin bir ahenge ait olduğunu bilir ve üzerine düşmeyen vazifelere bulaşmak hevesinde olmazsın.
  • Sana doğruymuş gibi gelmediği ve hiç onaylamadığın hâlde bile, dışarıda yaşanan diğer durumların içinde de bir mükemmeliyet bulunduğundan emin olmalısın. [s. 207]
  • “Kuru duayı bırak, ağaç isteyen tohum eker.” - Mevlana [s. 225]
  • Olması gereken iletişimi yaratabilmen için ‘düdüklü tencere’ olmak zorundasın… hiç biriktirmeden, içeride tutmadan, yerinde ve zamanında ifadede bulunmak demektir…
  • ‘İfade’ o anda oluşan bir histir ve o anda oluşan hisse verdiğin tepkidir. Sözkonusuydu o anın içinde eğer senin dünden getirdiğin yüklerin yoksa hayatta seni çıldırtacak bir şeyle karşılaşma ihtimalin milyonda birdir. [s. 243]
  • İfaden, eğer başka birine bir şeyi yaptırtmak içinse işe yaramayacağını bilmelisin çünkü kendin dışında hiç kimseyi değiştiremezsin. [s. 245]
  • …bu davranışından dolayı kendini kötü ya da değersiz hissettiğini ona ifade edersin. ….. Ancak buna rağmen seni dinlemeyip aynı davranışta bulunmaya devam ediyorsa o halde ya sesini keser anlayışlı ve hoşgörülü davranırsın ya da çeker gidersin… Hepsi bu. [s. 248]
  • Yol almaya değil, yol olmaya çalış. [s. 249]
  • Sen değiştikçe A kişi her ne kadar aynı kalmayı tercih etse de yaşanan ilişki tamamen değişecektir. Bu, bir fizik kanunu ya da matematik denklemi kadar nettir. Tartışılamaz bir hakikattir. [s. 250]
  • Sevdiğini ifade etmeyi bilmiyorsan, ilişki kurmayı bilmiyorsun demektir ve hayatın boyunca kurduğun bütün ilişkiler sorunlu olacaktır. [s. 253]
  • İletişimin %80’den fazlası enerjiseldir. [s. 253]
  • Bir insanın farkındalığının, evrensel adalete olan inancı olduğunu daha sonra öğrendim. [s. 254]
  • Deneyim kazandığın sürece, zaman kaybetmiş sayılmazsın. [s. 262]
  • Mucize bekleme, mucizenin kendisi ol. [s. 285]
  • İnsanlar, genel olarak anlara ve anılara işaret koyarlarken şarkıları kullanmayı sıkça tercih ederler. [s. 291]
  • Uğradığın ihanete anlam yüklemek yerine, o güne kadar mutlu olduğun, öpüştüğün, seviştiğin, güldüğün, eğlendiğin güzel anlarınızı tut aklında….. Alfadayken yaşadıklarına baktığında geçmişinin muhteşem anlarını hatırlarsın. [s. 303]
  • Lütfen sakin ol. Bırak öfkesi kendi cehennemini yaratsın. [s. 305]
  • Artık aptal gibi kafanı duvara vurmak yerine, gözlerini açıp kapıyı gör. Kafanı vurduğun duvarı oraya yerleştiren sensin. [s. 307]
  • Çözüm affetmekte değildir. Önemli olan çuvaldan vazgeçmektir. …… Delik bir çuval sahibiysen senden çok şey alıp götürdüğünü düşündüğün insanların, aslında yaşamından hiçbir şey eksiltmediklerini görürsün. Bu insanların sana çok şey kattığını fark edersin. Arkana dönüp baktığında bütün travmalarının seni beslediğini, verdiğini, çoğalttığını anlarsın. ……. Sen lütfen yoluna devam et ve AN’ın ustası olmakta kararlı olup yaşadığın ŞİMDİ’nin hakkını ver. Bu sırada geçmişle ilgili bir problem hissettiğinde eski travmana git, oradaki sorunu çöz ve hemen bulunduğun zamana geri dön [ss. 308-309]
  • ‘Asıl mucize kendine inanmaktır. Sonrası hep olağan şeyler.’ - Goethe [s. 396]
  • ‘Yapamazsın’, ‘başaramayabilirsin’, ’sende olmayabilir’.. deme, kendine bu hadsizliği yapamazsın. [s. 399]

Comments