Dr. Strange..
Evet tee Oscar’daki adaylığından (Visiul Effects) beri listemdeydi, ancak kısmet bu haftaya imiş. Öyle ki, kendisine biraz ön yargılı yaklaştığım, bi Captain America – Marvel eseri olacağını düşündüydüm. Sonuçta o da o ailenin bir üyesi. Peki öyle mi oldu derseniz ise cevabım hem evet hem hayır. O nasıl oluyor ki diye bi daha sorarsanız :) Olay şöyle; başlangıcı bayağı çarpıcı geldi, kendimi fark etmeden içine dalmıştım. Her ne kadar spritüal bölüme geçiş oldukça hızlı olsa da, bir nevi kitap serisinin uyarlaması olmasına verdim durumu ve aldırış etmedim. Hatta duruma verilen temel, ya da bilinç anlatımı mı demeliyim (her nasılsa) oldukça içi dolu bir şekilde verilmiş geldi. Ya da şahsen benim için tatmin edici idi. Öyle ki, feci şekilde yogi Paramahansa Yogananda’nın o mini minnacık ancak içi dolu fıçıcık kitabı Scientific Healing Affirmations’ta değindikleri, anlattıkları ve az biraz Eckhart Tolle’un Şimdi'nin Gücü kitabını hatırlattı.
Zaten hem onlardan, hem de onların da dayanağı olan tüm ruhsal ve dini eserlerden yararlanması çok doğal. Dolayısıyla da bu anlamda, bir Marvel yapımı olarak böyle spritüal bir arka planı olması, o mevzulara girmesi şahsen beni çok şaşırttı. (Tabii benim hiç Dr. Strange okumadığımı hatırlatırım). Bu açıdan da çok beğendim ve dolu buldum. Buraya kadar ki kısım pozitifti. Ne zaman ki film yarıyı geçti, o sonlara yakın kopuş sahneleri başladı, o zaman işte beni kendinden uzaklaştırdı. Tam bir çizgi roman durumuna girdi. O kadar görsel efekt beni boğdu ve hadi bitsin dedirtti. İşte bu diğer haliyle de, tam başta ön yargıyla yaklaşmama neden olan durumu gerçekleştirmiş oldu :/
Sonuç ne derseniz, arada kaldım derim. Çizgi roman severseniz izleyin tabii. Bi de az biraz iyi bir felsefi arka planı görmek için de bakabilirsiniz. Ancak bunun dışında bir şey diyemeyeceğim.
Meraklısına: Dr. Strange amcamızın giydiği pelerinin, neden bir ‘pelerin’ olarak vuku bulduğunun temelini ise çok tesadüfi bir şekilde, ertesi günü elime aldığım, tez dönemimin baba makalelerinden birinde buldum. Paylaşmadan da geçmek istemedim ;)
Zaten hem onlardan, hem de onların da dayanağı olan tüm ruhsal ve dini eserlerden yararlanması çok doğal. Dolayısıyla da bu anlamda, bir Marvel yapımı olarak böyle spritüal bir arka planı olması, o mevzulara girmesi şahsen beni çok şaşırttı. (Tabii benim hiç Dr. Strange okumadığımı hatırlatırım). Bu açıdan da çok beğendim ve dolu buldum. Buraya kadar ki kısım pozitifti. Ne zaman ki film yarıyı geçti, o sonlara yakın kopuş sahneleri başladı, o zaman işte beni kendinden uzaklaştırdı. Tam bir çizgi roman durumuna girdi. O kadar görsel efekt beni boğdu ve hadi bitsin dedirtti. İşte bu diğer haliyle de, tam başta ön yargıyla yaklaşmama neden olan durumu gerçekleştirmiş oldu :/
Sonuç ne derseniz, arada kaldım derim. Çizgi roman severseniz izleyin tabii. Bi de az biraz iyi bir felsefi arka planı görmek için de bakabilirsiniz. Ancak bunun dışında bir şey diyemeyeceğim.
Meraklısına: Dr. Strange amcamızın giydiği pelerinin, neden bir ‘pelerin’ olarak vuku bulduğunun temelini ise çok tesadüfi bir şekilde, ertesi günü elime aldığım, tez dönemimin baba makalelerinden birinde buldum. Paylaşmadan da geçmek istemedim ;)
“Pek çok otorite, büyüye dair inanışların giyimin ve vücut süslerinin ilk gelişiminde önemli rol oynamış olabileceğini kabul eder; tılsım ve muska gibi büyü aletleri de, bildiğimiz üzere, esasında çoğunlukla (belki de her zaman) üreme organlarını sembolize etmektedir. Fallik sembolizmin sadece vücudun belli kısımlarıyla ilişkili ve görece ufak giysilerle sınırlı olmadığını, giyime dair bütün bu sembollerin en şaşırtıcı ve en beklenmedik olanı gösterir: İlk olarak Freud’un rüyalarda keşfettiği, Reik’in folklorik olgularla doğruladığı ve Ernest Jones’un sonraki gözlemleriyle açıklığa kavuşturduğu bu sembol, PELERİN ve harmanidir. Burada, vücudun bütününü gevşekçe örten ve şeklen fallusla herhangi bir benzerlik taşımayan geniş bir giysinin yine de sıklıkla karşılaşılan bir fallik sembol olabildiğine tanık oluruz.”.Kaynak: J. C. Flügel; “Giysi Sembolizmi ve Giysinin Çok Anlamlılığı”; Cogito: Düşünce Dergisi; Sayı: 55; Yapı Kredi Yayınları; Üç-Er Ofset; İstanbul; 2008; s. 124.
Comments
Post a Comment