Hackshaw + Ridge..

Hemen baştan söylemeliyim ki tam bir klasik Amerikan savaş filmi. Dibine kadar Amerikan milliyetçiliği işlemiş, harika bir gerçek hikaye de güzelce kotarılabilmişse zaten daha farklısı düşünülemezdi. Savaşın ne menem bir şey olduğunun(olmadığının), savaş sahnelerinin olabildiğince gerçekliği ve uzunluğu ile arkadan dolanarak anlatılması yolu seçilmiş olsa da beni fazlasıyla rahatsız etti. Zaten filmini de kendisi gibi bulduğum bir mefhumun acıtıcılığı, ekrandan bile çok acıttı. Dediğim anlamın yaratılması adına fazlası yoğun ve uzun tutulan muharebe sahneleri nedeniyle aklıma hemen ‘Er Ryan’ı Kurtarmak’ geldi. Onda da o girişteki, yanlış hatırlamıyorsam 20 dakika süren çıkarma sahnesi beni benden almış, mahvetmişti. Hala aklıma geldiğinde o hissi hatırlayabiliyorum. Onu sinemada seyrettiğim için kafamı çevirmekten başka şansım yoktu, ancak üzülerek itiraf etmem gerekiyor ki bu filmi izlerken savaş sahnelerinde hiç bakamadım! Hatta yeri geldi, sesi dahi kısmak zorunda hissettim. Kısacası o sahneleri izlemedim de diyebiliriz! Ancak yapabileceğim bir şey yoktu, çünkü dayanılmazdı, ne midem ne aklım ne gözlerim alamazdı, alamadı da.
Diyeceğim o ödül sezonunun aday filmlerinden olmasa asla tercih etmeyeceğim bir türe ait olduğu için benim yorumum izlemeyin şeklinde. Ancak savaş filmi seviyorsanız bakın derim. Çünkü son teknolojinin de tüm efektsel yenilikleri kullanarak iyi bir çıkartılmış. Çocuk da güzel oynamış. Zaten oldukça da etkili bir gerçek yaşam öyküsüne sahip. Adamın yaşadıkları ve duruşu takdire şayan. Öyle ki duruşunu savunurken ona karşı duranların argümanlarının ne kadar sığ ve yersiz olduğu, mefhumun anlamsızlığını da çok güzel ortaya koyuyor. Bu arada adam harbiden neler yaşamış, o gece neler yapabilmiş ve nasıl hayatta kalabilmiş inanamıyorsunuz. Helal vallahi.
Neyse efendim durum budur. Olay savaş filmidir. Ve karar sizindir.