Fifty Shades of Grey / E.L. James..
Evetttt yine bir geç olsun güç olmasın vakasıyla karşı karşıyayız ve nitekim de öyle oldu, çok da güzel oldu.
Geçen yaz, Türkçesi ilk çıktığı hafta alıp, 6 ay boyunca sadece 20 sayfasını okuyabilmiştim (thanks to my nepheves and niece ;). İzmir'e döndüğümden beri de kendime verdiğim elimdeki kitapları bitirmeden yeni kitap almama cezası nedeniyle de, (boyu eşek gibi olunca yanımda götürebilmiş ancak o kadar alışverişten sonra benle geri getirememiştim!) bir daha hemen alamayınca okuma anım uzadı da uzadı. Tam cezamın bitmesine yakın instagram'daki kitap kurtlarından biri okuduğu Türkçesi üzerinde yine 'İngilizce mi Türkçe mi okunmalı' sorunsalını açınca ben de ondan bana kesin bir yorum yapmasını istemiştim. O da kesinlikle İngilizce değince kararımı vermiş oldum. Zaten alırken de çok ikilem de kalmış, o 20 sayfayı okurken de hay ben Jale yanlış karar verdin sanırsam diye hayıflanıp durmuştum. Bu yorum da kararımı kesinleştirdi ve o gece dr.com.tr'den ilk Fifty Shades of Grey kitabımı orijinal dilinde, vatana millete Türki cumhuriyetlere hayırlı olsun diyerek ;), sipariş verdim gitti :)
Veee elime geçer geçmez de 500 küsur sayfalık kitabı 3 gecede bitirdim!
Öncelikle söyleyeyim, evet doğru karar vermişim: kesinlikle İngilizce okunmalı.... Zira böyle bir kitabı çevirmek için Türkçe argo lügatinin süper olması gerekiyor. Öyle cümleleri doğrudan, birebir çevirerek olacak gibi bir tavrı yok eserin. Öyle olunca bir kere o havayı, kıvamı, hissi vermiyor. Çok banal, sıradan, avam kalıyor. Bizim dile böyle sevişme sahneleri olmuyor. Adam gibi çeviremeyince Ahmet Altan tadını vermiyor. Salak saçma bir his oluyor. Okurken, olması gerektiği gibi, içine çekemiyor ve okuma keyfinin içine ediyor. Orijinal dille verilmek istenen duyguyu size aktaramıyor.
Neyse dili bir kenara bırakarak olaya giriyorum:)
Sizi bilmem ancak ben bu kitabı çok ama çok keyif alarak okudum!.. Öyle sevişme sahneleri, sado-mazo olaylarını boş verin. Hiç takılmıyorsunuz. Olay başka bence. Zira ben kahkahalar atarak, meraktan çatlayarak, sanki bir romantik-komedi dizisi/filmi izliyormuşcasına gülerek, keyif alarak okudum. Sahneler ardı arkasına, sanki filmden kitaba uyarlanmış gibi bir bir kafamda, 3 boyutlu çocuk kitapları gibi, sayfayı çevirdikçe önümde beliren kareler gibi hareketlenerek geldi durdu. Kaçıncı sayfadayım diye bakmadan, hızlı hızlı, ha şimdi ne olacak merakıyla çevirip çevirip durdum kitabı.
Bir de olaya tam gireyim diye (hoş yazar da yüzde 1 milyon o sebeple yapmıştır, öyle ki kitabın resmi müzik albümünü de çıkarmışlar!!!), olaylar esnasında dinlenilen şarkılar-müzikler ifade buldukça, ben de youtube ve fizzy'den bulup bulup eş zamanlı dinledim.
Şiddetle tavsiye ederim müthiş oluyor. !!! aralar boş kaldıkça da Kings of Leon dinleyin derim, acayip iyi gidiyor.
Edebi değeri hakkında ahkam kesemem, hoş bence o amaçla da yazılmış bir kitap değil. O açıdan bir şey bekliyorsanız, hiç heveslenmeyin derim. Ancak yerden yere vuranların da fazla abarttığını düşünüyorum. Sonuçta betimlemeleriyle benim kafamda öyküye hayat veriyor, keyifli okutuyor, dili zorlamıyor (İngilizcesi'nden hiç korkmayın derim, çok rahat akıyor), iyi zaman geçirtiyor. Daha ne olsun. Bir Balzac klasiği beklenmiyordu herhalde sanırsam.
Bir de şöyle bir durum var. Vampir hastası ve hali hazırda yayınlanmış bir ortak makalesi olan biri olarak; daha kitabı okur okumaz 'bu kadın vampir kitabı-eseri yazmanın kurallarını gerçek yaşama uygulamaya koymuş' dedim ve sonra wiki'den öğrendim ve dumur oldum ki serinin kendisi Twilight öyküsü çıkışlı imiş! Yani harbiden kadın işi bilerek yapmış. Neden mi? Kabaca ifade edecek olursam; vampir hikayelerinde
Durum böyle olunca, kadınların kafasındaki postmodern külkedisi masalı kurguda hayat bulur ve kadınlar, kendileri öyle bir erkek bulmuş, o erkek onlara öyle davranıyormuş gibi zevk alır, o zevkle o kitapları okur, dizi-filmleri izler.
O yüzden hep bestseller'dırlar, box-office ve rayting rekortmenidirler.. E.L. James hanım da resmen alıp bu nitelikleri vampire değil, normal erkek adama uyarlamış. Çok da akıllıca davranmış. Keyifli de yazınca bu kadar popüler olup zenginlikte J.K. Rowling teyzeyi sollaması sürpriz olmamış. Çok satmasa, sükse yapmasa şaşardım. Ee bi de her daim sex sells mottosunu şiyar alınca ballı kaymak yapmış teyzem.
Şimdi napıyorsun derseniz, son sayfaya gelip mök gibi bırakılınca anında 2.'yi sipariş verdim, onu bekliyorum ;)
(bilmeyen kaldıysa) Meraklısına: Şu ana dek dünya çapında 52 dile çevrilmiş, 90 milyondan fazla satmış. Böylece tüm zamanların en hızlı satan kitabı olmuş. Önümüzdeki yılda filmi (Şubat 2015) çıkacak. Çekimler başladı. Set görüntüleri instagram hesabında ;)
Ancak halen en çok satan rekoru 450 milyon + ile Harry Potter'da ;)
Veee elime geçer geçmez de 500 küsur sayfalık kitabı 3 gecede bitirdim!
Öncelikle söyleyeyim, evet doğru karar vermişim: kesinlikle İngilizce okunmalı.... Zira böyle bir kitabı çevirmek için Türkçe argo lügatinin süper olması gerekiyor. Öyle cümleleri doğrudan, birebir çevirerek olacak gibi bir tavrı yok eserin. Öyle olunca bir kere o havayı, kıvamı, hissi vermiyor. Çok banal, sıradan, avam kalıyor. Bizim dile böyle sevişme sahneleri olmuyor. Adam gibi çeviremeyince Ahmet Altan tadını vermiyor. Salak saçma bir his oluyor. Okurken, olması gerektiği gibi, içine çekemiyor ve okuma keyfinin içine ediyor. Orijinal dille verilmek istenen duyguyu size aktaramıyor.
Neyse dili bir kenara bırakarak olaya giriyorum:)
Sizi bilmem ancak ben bu kitabı çok ama çok keyif alarak okudum!.. Öyle sevişme sahneleri, sado-mazo olaylarını boş verin. Hiç takılmıyorsunuz. Olay başka bence. Zira ben kahkahalar atarak, meraktan çatlayarak, sanki bir romantik-komedi dizisi/filmi izliyormuşcasına gülerek, keyif alarak okudum. Sahneler ardı arkasına, sanki filmden kitaba uyarlanmış gibi bir bir kafamda, 3 boyutlu çocuk kitapları gibi, sayfayı çevirdikçe önümde beliren kareler gibi hareketlenerek geldi durdu. Kaçıncı sayfadayım diye bakmadan, hızlı hızlı, ha şimdi ne olacak merakıyla çevirip çevirip durdum kitabı.
Bir de olaya tam gireyim diye (hoş yazar da yüzde 1 milyon o sebeple yapmıştır, öyle ki kitabın resmi müzik albümünü de çıkarmışlar!!!), olaylar esnasında dinlenilen şarkılar-müzikler ifade buldukça, ben de youtube ve fizzy'den bulup bulup eş zamanlı dinledim.
Şiddetle tavsiye ederim müthiş oluyor. !!! aralar boş kaldıkça da Kings of Leon dinleyin derim, acayip iyi gidiyor.
Edebi değeri hakkında ahkam kesemem, hoş bence o amaçla da yazılmış bir kitap değil. O açıdan bir şey bekliyorsanız, hiç heveslenmeyin derim. Ancak yerden yere vuranların da fazla abarttığını düşünüyorum. Sonuçta betimlemeleriyle benim kafamda öyküye hayat veriyor, keyifli okutuyor, dili zorlamıyor (İngilizcesi'nden hiç korkmayın derim, çok rahat akıyor), iyi zaman geçirtiyor. Daha ne olsun. Bir Balzac klasiği beklenmiyordu herhalde sanırsam.
Bir de şöyle bir durum var. Vampir hastası ve hali hazırda yayınlanmış bir ortak makalesi olan biri olarak; daha kitabı okur okumaz 'bu kadın vampir kitabı-eseri yazmanın kurallarını gerçek yaşama uygulamaya koymuş' dedim ve sonra wiki'den öğrendim ve dumur oldum ki serinin kendisi Twilight öyküsü çıkışlı imiş! Yani harbiden kadın işi bilerek yapmış. Neden mi? Kabaca ifade edecek olursam; vampir hikayelerinde
kadın hep:
öyle çok çekici bir tipe sahip değildir, erkeklerce pek fark edilmez, aşk hayatı kötüdür, aileden uzaktır, arkadaşlarla takılır, saçına başına dikkat etmez, bakımsızdır, ancak zekidir, bilgilidir, eğitimlidir vb. O nedenle kadınların yüzde doksanı çok rahatlıkla kendini o kadın karakterle eşleştirir ve kendini onda görür. Her kadın gibi onun da beklediği erkek, karşısındaki vampir erkektir.
erkek de hep:
çok yakışıklıdır, ilah gibidir, herkes ona aşıktır, ama öyle herkese bakmaz, deli vücudu vardır, çok zengindir, çok başarılıdır, karizmadır, her anlamda güçlü bir erkektir, yatakta çok iyidir, sadece kendini değil kadının zevkini de düşünür, maçodur, kibardır vb. kısaca her şeyi tamdır.
ve tabii ki aralarındaki ilişki!.. : erkeğin her daim kadını koruduğu kolladığı, ilgilendiği, hatta yemesine içmesine dikkat ettiği, üzerine titrediği, kıskandığı, ancak her şeyi dozunda yapması, kadının hayır'ının altındaki eveti bilerek, evetinin altındaki her hayırı da anlayarak onun her dilediğini, o dilediğini bilmeden yerine yetirmek, her istediğini elde edebilecekken hiç kimseye göz bile gezdirmeyip tek o kadına bakması, onun her hareketinden arzu duyması, her yerde her daim kontrolü kendisinde tutması, her yerde herkesçe tanınması, gıpta edilmesi, para-güç-şöhret hepsine sahip olması ancak sadece o kadını istemesi...Dolayısıyla vampir erkekleri böyle bir tablo çizdiği için kadınlar vampirli eserlere ve onlara bayılır, tapar.
Durum böyle olunca, kadınların kafasındaki postmodern külkedisi masalı kurguda hayat bulur ve kadınlar, kendileri öyle bir erkek bulmuş, o erkek onlara öyle davranıyormuş gibi zevk alır, o zevkle o kitapları okur, dizi-filmleri izler.
O yüzden hep bestseller'dırlar, box-office ve rayting rekortmenidirler.. E.L. James hanım da resmen alıp bu nitelikleri vampire değil, normal erkek adama uyarlamış. Çok da akıllıca davranmış. Keyifli de yazınca bu kadar popüler olup zenginlikte J.K. Rowling teyzeyi sollaması sürpriz olmamış. Çok satmasa, sükse yapmasa şaşardım. Ee bi de her daim sex sells mottosunu şiyar alınca ballı kaymak yapmış teyzem.
Şimdi napıyorsun derseniz, son sayfaya gelip mök gibi bırakılınca anında 2.'yi sipariş verdim, onu bekliyorum ;)
(bilmeyen kaldıysa) Meraklısına: Şu ana dek dünya çapında 52 dile çevrilmiş, 90 milyondan fazla satmış. Böylece tüm zamanların en hızlı satan kitabı olmuş. Önümüzdeki yılda filmi (Şubat 2015) çıkacak. Çekimler başladı. Set görüntüleri instagram hesabında ;)
Ancak halen en çok satan rekoru 450 milyon + ile Harry Potter'da ;)
Meraklısına 1: Serinin tüm kitaplarına dair postlarım için ise tam buraya tık tık..
Comments
Post a Comment