American Symphony..
“Romantik bir ilişki yaşamadan önce Jon’la yaratıcı bir dili paylaşıyorduk. İkimiz de hayatta kalmayı yaratıcı bir eylem olarak görüyoruz. Hayatta karşımıza çıkan farklı şeyleri simya haline getirmemize ve onları faydalı, anlamlı ve hatta güzel bir şeye dönüştürmemize yardımcı olan şey bu. Karanlığa ve umutsuzluğa bakmayı, bunlarla yüzleşmeyi ondan öğreniyorum. Bunlar seni tüketmemeli.”
Bu sefer bir belgeselle, hem de Oscar ödüllerinde önemli adaylar arasında gösterilen bir yapımla karşınızdayım.
Adını, şimdiden ödülün kazananı olarak ifade eden yazıları okumamla birlikte filmi çok büyük bir heyecanla izlemeye başladım. Ki her zaman Oscar’da en iyi belgesel adayı olan tüm filmleri aşırı beğenirim ve çok etkilenirim. Ancak bunun için ne yazık ki aynı şeyleri söyleyemeyeceğim.
Böyle bir olmamışlık, bir yapaylık hissiyatı uyandırdı bende. Oysa ki sanatçının sözleri, fotoğrafta yazı olarak alıntıladığım üzere, çok çarpıcı. Ancak nedense izlerken görüntülerle birlikte o etkililiği yaratmıyor.
Bir de sonlarına doğru gerçekten yaşadıklarına (Müzisyen Jon Batiste ve yazar olan eşi Suleika Jaouad) büyük bir üzüntü duydum. Dolayısıyla film genel itibari ile de ben de hüzün uyandırdı doğal olarak.
Ve fakat bir film olarak değerlendirdiğimde çok da etkilenerek izlemediğimi belirtmeliyim. Yani benim adayım da, kazananım da olmazdı.
Comments
Post a Comment