Bir Arkadaşlık / Silvia Avallone..
Tabii ki İtalyan bir yazarın elinden çıkması ve öykünün İtalya’da geçiyor olması nedeniyle benim için on sıfır önde başladı kitap. :-) Dört yüzü aşkın sayfa sayısıyla da gerçekten farklı farklı dalgalanmalar halinde olan bir okuma deneyimi oldu kendi adıma.
Şöyle ki; başlangıçta sadece iki İtalyan genç kızın lise dönemi ile başlayan arkadaşlıklarının eğlenceli ve keyifli maceraları olarak okumaya başladım. Her ne kadar iki kızdan birinin yıllar sonraki hâlinin ağzından yazılmış olsa da ve dolayısıyla bazı olayların sonunu önceden biliyor olarak okuma akışı gerçekleşse de, olay hiç de öyle olmadı benim için. Çünkü kafamda sonuna dair kaba bir fikir, ister istemez, oluşmuşken; kitap, ortasından sonra öyle bir ivme aldı ki gerçekten beni inanılmaz şaşırttı. Hatta karakterin kendisi gibi şoke etti. Ve sonrasında finalde hiç beklemediğim bir şekilde nihayete erince de şöyle bir afallamadım değil.
Çünkü anlatıcı karakterin, hayat içerisinde geldiği zihinsel durumunu göz önünde bulundurarak kafamda (kitabın ortasına denk gelen ve beni heyecanlandıran sürprizli düğüm sonrasında) son olayların bambaşka bir şekilde vuk’u bulabileceğini ya da daha doğrusu onun, yaptığı gibi bir davranışta bulunmayacağını düşündüm. Oysa yazarın finali kendi kanaatimden çok farklı bir şekilde oldu. Beni afallatan da açıkçası buydu.
Onun dışında bana kesinlikle, yazarın ya kendisinin ya da çok yakınından tüm bu detayları ona aktarabilecek birinin böyle bir dönemden geçtiği fikrini verdi. Zira öyle güzel detaylar kurguya hâkimdi ki, bir nev-i günlük formatında yazılan bu romanı, gerçekten başkasının günlüğünü okurmuşçasına okudum.
‘Son kertede peki beğendin mi?’ derseniz, gerçekten öyle bir şaşırtıcı bitiş oldu ki ne düşüneceğimi inanın bilemiyorum. Sadece okuması çok keyifli ve farklı bir kültüre ait gençlik yaşantısına ilişkin doneleri bilmek adına veya İtalyan edebiyatına yakınsanız çok güzel okuma önerileri edinebileceğiniz bir roman olarak önerebilirim. Gerçekten kitap kulübü toplantımızda konuşacak çok şeyimiz varmış gibi hissediyorum. Bakalım nasıl geçecek :-)
Meraklısına 1:
- Nokia 3310 kullanımıyla üniversiteye ışınlanmam :) [s. 180]
- Şehir merkezinde geleceğe dair yapılan yaratım ile resmen kısım theta’ya bağlanışı :) [s. 294]
- Kitap kulübü seçkilerimizden ‘Yetişkinlerin Yalan Hayatı’ kitabının okunmasını :) [s. 300]
- Vercelli’ye bağlı bir köy şeklinde geçen ifade ile Erasmus’a göz kırpılması :) [s. 400]
- Aile olup yaşadıkları o yaz, “Eylül başında üçümüzde boynumuza bir dürbün asarak San Quintino doğa parkına gittik.” ifadesi başta olmak üzere o ayları anlatmanın dehşet keyifli tasvirleri [s. 353]
Meraklısına 2: Kitapta inanılmaz farklı ve yaratıcı betimlemeler vardı. Bazılarını aşağıya alıntılamadan edemedim.
- Samotrake Nike’si, Bernini Dafne’si gibiydi ama aynı zamanda lav gibi, toprak gibi, kirli bir şey gibiydi. Güzelliğin bu kadar can acıtabileceğini hiç düşünmemiştim. [s. 26]
- Sofra güzelce, özenle kurulmuştu, annemin savrukluğu yoktu. Sofra örtüsü temiz ve ütülüydü, çorba tabağı düz tabağın üstünde duruyordu, yırtılıp atılmış kağıt peçete değil kumaş peçeteler vardı. Ateşin üzerindeki tencerenin suyu kısık ateşte kaynıyordu, spagettiler tartıldıkları terazide duruyordu. [s. 29]
- Konuşmak bazen bize kendimizi iyi hissettirmeyebiliyor. Oysa yazmak farklı. Doğru sözcükleri seçmek, düzeltmek, gerekirse değiştirmek için istediğimiz kadar zamanımız olur. [s. 31]
- Bir boşluğu doldurarak girmişti hayatıma, sternum kemiğinin ile kalbim arasında ektiğim terk edilmişliğime şekil veriyordu. Daha sonra içine bir delik kazıp adlandıramadığımız duyguları gizleyeceğim yerin orası olduğunu öğrenecektim. [s. 77]
- Eski bir kin, çok eski bir bölgeden, kilitli tutulduğu yerden kurtularak yüzeye çıktı, üstünlüğü ele geçirdi. [s. 94]
- Ruhuma saplanmış bir sıfır. Ruhuma saplanmış bir noksanlık, bir hayal kırıklığıydılar. [s. 94]
- Dudaklarını oynatırken gamzeler beliriyor, yok oluyordu. Ay ışığı onu sime buluyordu. Benimkini tanımak için kendi gezegeninden ayrılmıştı. [s. 96]
- Yokluk, çağrılmış bir şeytan gibi odanın zemininden patladı. [s.107]
- Kıyı şeridi bu mevsimde sakindi, soğuk ve berrak ışık zarifçe rıhtıma vuruyordu. Hayatımın yüzeyi bir santimliğine bile kırışmamıştı. Saatler, geliş gidişler: hiçbir şey değişmemişti. [s. 113]
- Yıkıcı bir meteorolojik olay yaşanmıştı ama her şey içimde olup bitmişti, aslında hayal kurmaktan başka bir şey değildi benimki. [s. 115]
- Anı bir Gayzer gibi fışkırıyor derinliklerden. Başımı sallıyorum, inanmıyorum: nasıl oldu da bunca yıldır aklıma gelmedi bu? Böyle basit bir bağlantı: hayat, ölüm. [s. 305]
- Bir anlığına Valentino’ya bakıyor ve düşünüyorum: sen bir hayalin çocuğusun. Ruh ikizlerini kütüphanede rastlamayı binlerce kere hayal eden ve bunu gerçekleştiren bir on beşlikle, on dörtlüğün çocuğusun. Sonradan yaşanan gerçeklik o hayale layık olamasa da bir hayalim bir şey asla bırakılmamalıdır. Senin doğacağın vardı. [s. 357]
Comments
Post a Comment