Başka / Ege Soley ..
#MugaBookClub grubumuzun biricik sahibesi, canımız Ege’nin 3. kitabı başkayı elimize alabilmiş olmanın heyecanıyla hepinizi kucaklıyorum. Çünkü bu kitap gerçekten benim için başka oldu. Öyle ki, aylardır kendimi bu kadar iyi hissettiren hâlet-i ruh iyeyi bana verdi. O kadar iyi geldi, o kadar keyifli hissettirdi ki Ege Hanım’a ne kadar teşekkür etsem az.
Bir kere kitabın okuması benim için, okuduğum günlerin en eğlenceli anları oldu. Dilerdim ki uzun sürsün ancak bir yerden sonra öyle bir kaptırdım ki, her ne kadar çabuk bitirmeme, gıdım gıdım okuma niyetinde olsam da dayanamadım ve hüplettim :) Bu sefer sağ olsun ki, imzalı versiyonunu Slow Public dükkanı üzerinden de bize ulaştırdığı gibi almam bir oldu. Eve ulaşır ulaşmaz da, her gün işlerimi halledip, öyküsünde onun da vakti zamanında Paris caddelerinde yaptığı kahve keyfi gibi, kahvemi hazırlayıp sayfaların içine dalış yaptım. Bir yandan da yine kendi hazırladığı, Başka’ya özel Spotify listesi ile müzik atmosferini de kurunca resmen ‘değmeyin keyfime’ ânları yaşadım. Her gün ‘ay dün nerede kalmıştık, acaba o olayın sonrasında Ege naptı acaba?’ diyerek büyük bir merakla elime yeniden kitabı almak için saatleri saydım desem yalan olmaz.
İlk iki kitabı Sakin ve Yakın’dan bazı anılarına aşina olsak da bu kitapta hepsini bir arada, tam bir zaman çizelgesi üzerinde bütün olarak Paris günlüğü şeklinde okumak şahaneydi. Öyle ilham vericiydi ki, kaç yerinde içten içe ‘helal olsun Ege sana, ayakta alkışlıyorum seni, helal olsun vallahi bravo’ diyerek inanılmaz gururlandım. Hem genç bir kadın olarak, hem az çok aynı yaşlarda olan bir Türk olarak kendi başına, dilini dahi bilmediği bir ülkede, hem de fiziksel olarak böylesi güç bir işin ve yaşam kurma ediminin altından bu kadar başarıyla kalmış olması beni inanılmaz mutlu etti.
Ve bence bunu bu kadar öz bir kurgu dahilinde, Ege’ce anlatması çok mu çok değerli ve güzeldi. Şahsen kendi adıma gerçekten özenilecek mi gıpta edilecek mi demem daha uygun bilmiyorum ancak hayran olunası şekilde imza attığı başarıyı, tamamı pozitif duygular uyandırarak aktarması çok kıymetliydi benim için. Gerçekten çok takdir ettim.
Bilenlerin bildiği üzere içeriğe-konuya dair ne kitapta ne filmde çok bişi demem pek. O yüzden bunda da demiyorum. Sadece bir an önce okumanızı tavsiye ediyorum :) Tabii ki diğer kitaplarını da (ister bundan önce ister sonrasında) listenize almanızı şiddetle öneriyorum. Başka bittiğinde hem devam etsin, daha çok olsun istedim; hem acaba baştan mı okusam bi daha, tadı damağımda kaldı, ya da yoksa bi de dönüp Sakin ve Yakın’ı mı da birer tur dönem demedim değil.
Ez cümle, demem o ki, Egeeee lütfen daha daha yaz, sen hep yaz...
- Yüzdüğümü, ilerlediğimi, bir yere varacağını sanırken aslında sadece boğulmamak için debelendiğimi, çırpındığımı düşündüren o sevimsiz his. Hiçbir şeyi beceremeyeceğimi, ….., o beni yapacağım her şeyden alıkoyan, dalga geçen, küçük gören his. İnsan kendine bunu neden yapıyor, neden önüne yollar açmaya çalışmaktansa o yolları tıkayan hisse teslim oluyor, bilmiyorum. Ama ben, onu bu denli tanımama, bana hiçbir faydası olmadığını bilmeme rağmen her defasında yeniden yeniliyorum ona. [s. 44]
- Ama bazen de öyle oluyor işte, insan gafil avlanıyor. Üzerinde düşünüp rengini değiştirebileceği tonla şey varken, aklını gidip en kontrol edilemez siyahlara salıyor. [s. 58]
- Bundan bir sene önce bana bu fotoğrafı gösterseler asla anlam veremeyecekken, artık normalim bu benim. Hayat nasıl değişiyor diye düşünüyorum içimden. Belki çok istedim, belki çok uğraştım, belki de sadece doğru rüzgarlara bıraktım kendimi. Hiç bilmiyorum. [s. 154]
- Ama isyan etmek de cevabını bulamayacağın sorular sormak da işe yaramıyor. Beklemek gerekiyor. İyileşmeyi, günlerin geçmesini, şehrin çatılarını izleyerek, günleri ve geceleri sayarak, ağrıya dayanarak beklemek gerekiyor. Ve güvenmek de gerekiyor kendine. Bütün açık yaralar kapanıyor, bütün ağrılar deniyor zamanla. [s. 184]
- Oysa hepimizin içinde, coşkuyla açabilmek için doğru topraklara edilmeyi bekleyen tohumlar uyuyor. Rengarenk resimler çizebilecek, neşeli şarkılar söyleyebilecek, uzun uzun hikayeler anlatabilecek tohumlar. [s. 205]
Comments
Post a Comment