Matilda / Roald Dahl..
#MugaBookClub ‘ın Şubat kitabı, bu kez bir çocuk kitabı olarak Matilda idi. Hele ki geçen ayki ‘Kız, Kadın, Öteki’ kitabından sonra gerçekten çok rahat oldu :).
Blog’umu uzun süredir takip ediyor iseniz hatırlayacaksınız ki kendi okuma serüveni oldukça geç yaşlarda başlamış biriyim. Dolayısıyla sizin için şaşırtıcı olabilir ancak ben ilk kez Matildayı okudum Ve tabii ki pek de severek okudum. Okurken ara ara bir çok detayı hatırladım ancak o da muhtemelen şu an onu da ne zaman ve nasıl izlediğimi hatırlamadığım aynı isimli filmi sayesinde oldu. O filme dair yazımı başka bir post’ta toparlayacak olsam da sadece şunu söyleyebilirim ki, oynayan oyuncunun karakterin tüm niteliklerini gerçekten çok güzel yansıttığı kanısındayım.
Tekrardan kitaba dönecek olursam tabii ki tam bir klasik, tam bir çocuk edebiyatı klasiği. Başta da ifade ettiğim gibi sadece sevdim sevmedim noktasından yazımın toparlanması gerektiği kanısındayım. Zira, ifade ettiğim gibi o kabul edilmiş bir klasik. Bu bağlamda Matilda kitabı; olayı gerçekten öz bir şekilde ifade etmesi, detayları bize anlatışıyla kafamızda renklenmesi oldukça keyifli bir kitap. Tabii ki özellikle öğretmenin evini, yazarın o evi tasvir edişini bayılarak okudum.
Ayrıca küçük bir detay olarak da okul müdürü karakterini Damızlık Kızın Öyküsü’ndeki Lydia Teyze’ye çok benzettim. Hem tipi hem de kişilik özellikleri olarak. Basım tarihlerinin ne kadar tuttuğunu şu an bilemiyorum ancak belki Margaret Atwood bu karakterden esinlenerek Lydia Teyze’yi kurgulamıştır diye düşünmedim değil.
Özetle, hele ki kitapkurdu çocukların ve tabii ki yeğenlerin :) okumadılarsa çok keyifle okuyacağına eminim.Ve sevgili Ege Soley vesilesiyle sadece güncel kitapları değil, geçmişten kaçırdığım kitaplardan da okumuş olmak benim için büyük mutluluk oldu. Teşekkürlerimle...
- Bundan sonraki altı ay boyunca, Matilda Bayan Phelps’in gözeten, şefkatli bakışları arasında aşağıdaki kitapları okudu.
Charles Dickens’ın Oliver Twist’i,
Charlotte Brontë’nin Jane Eyre’i,
Jane Austen’in Aşk ve Gurur’u,
Thomas Hardy’nin Tess’i,
Mary Webb’in Kayıplara Karışmış’ı,
Rudyard Kipling’in Kim’i,
H.G. Wells’in Görünmez Adam’ı,
Ernest Hemingway’in İhtiyar Adam ve Deniz’i, William Faulkner’in Ses ve Öfke’si,
John Steinbeck’in Gazap Üzümleri,
J.B. Priestley’in İyi Dostlar’ı,
Graham Greene’in Brighton Rock’ı,
George Orwell’in Hayvan Çiftliği [ss. 19-20]
- Kimi zaman ise sıcak oralet ya da ıhlamur yapardı. Öğleden sonraları boş evdeki sessiz odasında oturup kitap okurken, yanına sıcak içecek bir şey alması hoş oluyordu. Kitaplar onu yeni dünyalara götürüyor ve heyecan dolu hayatlar yaşamış şaşırtıcı insanlarla tanıştırıyordu. [s. 23]
- Lavender yaşına göre olağanüstü ufaktı. Koyu kahverengi gözlü, siyah kahkülleri alnına düşen, çiroz gibi sıska bir su perisiydi. [s. 107]
- "Küçük insanları sevmem," deyip duruyordu başöğretmen. "Küçük insanlar insan içine çıkmamalı. Kıyıda köşede, kutularda saklanmalı, saç tokalarıyla düğmeler gibi. Çocukların büyümesinin niye bu kadar uzun sürdüğünü hiç anlayamamışımdır. Sanırım kasten yapıyorlar bunu" [s. 158]
- Bayan Honey. Sonra, iç dünyasının böylesine gizli bir bölümünü açığa vur muş olmaktan utanmış gibi hızla kapıyı itti ve patika da ilerlemeye koyuldu. Matilda geride kalmayı tercih etti. Burası onu biraz korkutmuştu şimdi. Çok gerçek dışı, uzak, fantastik ve bu dünyanın tamamen dışında bir yere benziyordu. Grimm Kardeşler'in ya da Andersen'in masallarından bir çizimi andırıyordu. Yoksul oduncunun Hansel ve Gretel'le oturduğu evdi bu ve Kırmızı Şapkalı Kız'ın büyükannesinin oturduğu ev ve aynı zamanda Yedi Cüceler'in, üç Küçük Ayı' nın ve bütün ötekilerin evi... "Hadi gel canım," diye geriye doğru seslendi Bayan Honey, Matilda patikada onu izledi. Ön kapı dalga dalga yeşil boyayla boyanmıştı ve anahtar deliği yoktu. Bayan Honey kapının dilini kal dırdı, kapıyı itip içeri girdi. Uzun boylu bir kadın olmadığı halde, kapıdan geçerken başını eğmek zorunda kalmıştı. Matilda onun peşinden gitti ve kendini karanlık dar bir tünele benzer bir yerde buldu. [s. 196]
- Ilık, altın rengi bir akşamdı, yakında bir yerlerde bir karatavuk şakıyıp duruyordu. [s. 249]
Comments
Post a Comment