Never Look Away..

İki yıldır izleme listemde olan ancak Nazi dönemini anlattığı için psikolojik olarak kendimi hazır hissettiğimden emin olamadığım için hep öteledeyim bir filmi, nasıl cesaret bulduysam geçtiğimiz hafta sonu izledim. Ve çok mu çok beğendim. Eminim ismini duymuşsunuzdur ve belki de çoktan izlemişsinizdir, ona bir şey diyemiyorum ancak siz de benim gibi bugüne kadar izlemeyengiller grubundansanız keyifle önerebileceğim 2. Dünya Savaşı zamanında geçen bir aşk filmi karşınızda.

Dediğim gibi Nazi dönemi olduğu için çok hüzünlü ve sadece kalbimizi değil beynimizi de acıtan detayları gözler önüne seriyor. Ancak bunu yaparken asla ajite etmiyor, o açıdan da benden tam geçer not aldı. 

Aşıklarımız ise inanılmaz güzel. Bir kere erkek karakterin olaya yaklaşma tarzı, bana düzgün erkek var inancını pekiştirecek derecede şahaneydi. Çocuk resmen söyledikleriyle ve yaptıklarıyla tam bir dengeli eril olarak beni kendine aşık etti. 

Hikayeye gelirsek inanılmaz trajik, her şeyin gerçekten birbiriyle bağlantılı olduğunu çok enteresan bir şekilde gözler önüne seriyor. Aslında izlerken sürekli 'bu kesin bir gerçek hikaye' diye düşünüyorsunuz, jenerikte de karakterlerin, sonrasında nasıl tamamlandığına dair bir bilgi arıyorsunuz ancak bilemiyorsunuz, ben size söyleyeyim öyle bir bilgiyle karşılaşmıyorsunuz. Ancak bu, hikayenin gerçek olmadığı anlamına gelmiyor! İzledikten sonra yaptığım okumalarda gördüm ki evet böyle bir hikaye tam da bu şekilde gerçekleşmiş fakat isimler farklı. Bundan sonra da spoiler’a girecek o yüzden…

SPOILER

Yani erkek karakter, ilgili bağlantıyı bilmeden resimleri çiziyor. Hayat devam ediyor ta ki 80’lerde bir gazetecinin araştırmasıyla öğreniyor fakat artık bu saatten sonra onun için hiçbir şey ifade etmiyor. Gazeteci bunu öğrenince onunla bu bilgiyi paylaşıyor, bir filmde kullanmak istediğini ona söylüyor; o da isimler gizli kalmak şartıyla kabul diyor. Ancak sonrasında her şeyi fazla açık verdiği, kimin kim olduğu anlaşılır olduğu için filme dair rahatsızlığını dile getirmiş.

SPOILER SON

Neyse benim diyeceğim şu ki, üç saatlik bir filme hazırsanız ve güzel de bir çiftin gerçek yaşamdan alınmış öyküsünü, hüzünlü yerleriyle de olsa görmek isterseniz bence bu iki Oscar adaylığı  olan filmi izleyin. Yabancı film ödülünü, şu an diğer adaylar kim bilmediğim için hak etmiş mi / kaçırmış mı diyemiyorum ancak aday olması bile ayrı bir şahanelik olduğu için, onu da zaten hakkıyla kazandığını, inanarak ifade edebiliyorum.


Comments