Manchester By The Sea..
Bazı filmler vardır, ona dair gördüğünüz ilk karede çok iyi olduğunu, tam sizlik olduğunu anlarsınız. İşte bu da öyle bir film. Daha adını gördüğümde aha dedim, sonra fragmanını açtım, ilk sekansta tamamdır bu dehşet bi film çıkıcak dedim. Ve başladım beklemeye. Sonuna kadar değdi, sonuna kadar doğru çıktı.
26 Şubat 2017 tarihinde belirlenecek olan Oscar Ödüllerinin, bu seneki en iyi film adaylarından bir diğeri olan Manchester By The Sea gerçekten çok iyi bir filmdi. Hidden Figures için dediğim oyuncuların karakterlerle uyumsuzluğu ve karakterleri (ve dolayısıyla da) hikayeyi bize geçirememe durumu, bu yapım için tam tersi şekilde geçerli. Öyle ki sanki gerçekten yaşanmışçasına (Allah herkesi korusun) sizi içine alıyor, çok ama çok hüzünlendiriyor, içinize oturtuyor. Adam için nasıl içiniz burkuluyor anlatamam. Sonra düşünüp onun rol yaptığına inanamıyorsunuz. Tipiyle, kurguladığı mizacıyla başta adamcağız, sonra çocuğundan gencine yaşlısına tüm karakterler, kanımca inanılmaz bir performans sergiliyor.
Böylesi hüzünlü bir öyküyü, öylesi az ve öz diyaloglar, dehşet yüz ifadeleri ve olağanüstü klasik müzik eserleri ile bezemişler ki ortaya inanılmaz bir yapım çıkıyor. Çoğu George Frederick Handel’in sonatları ancak öyle bir sahnede, hem de hiç beklemediğiniz bir anda katlarını yavaş yavaş açırak kendini aşikar eden bir sahnede, her şeyin sebebinin açığa çıktığı, size savunmasız bırakan ve kelimenin tam anlamıyla ekranın karşısında mahveden sahnede çalan, mutlaka daha önce bir yerlerde denk gelmiş olduğunuz inanılmaz hüzünlü bir melodi o sahneye eşlik ediyor ki…. duygu yoğunluğunuz o kadar artıyor ki… şahsen ben dayanamadığımı ve o etkiyi bi gıdım azaltma adına iki dakkalığına müziği kıstığı itiraf ediyorum! Ki çok ama çok güzel olan ancak o güzelliğiyle eşit derecede hüzünlü olan o melodiyi..
Adagio per Archi E Organo in Sol Minore adlı Tomaso Albinoni / Remo Giazotto imzalı..
[Dolayısıyla artık o melodiyi bu filmle eşleştirmiş oldum, zihnimde. Arrival'da da değindiğim gibi, ne yazık ki artık onu her duyduğumda, bu filmin o yürekler dolusu sahnesine gidip bir kez daha mahvolucam :/]
Bu noktada filmin size nasıl etkisi altına aldığını, oyunculuğundan müziğine ne kadar iyi olduğunu varın siz düşünün.. Sadece adam diyeceğim, sonra liseli olan karakter geliyor aklıma (ah o buzdolabi sahnesi mesela), kısacası ikisi de öyle bir oynuyor ki, öyle bir gerçekçi ki. Ama adam bir muhteşem. Mahvediyor size. O kadar iyi veriyor ki karakteri. Halen bu kadar cuk oturmasına ve duyguyu yansıtışına inanamıyorum.
Özetle dostlar, şu an için benim için açık ara en iyi filmdeki favorim bu film! Ve Casey Affleck de en iyi erkek oyuncu adayım. Kesinlikle izleyin.. tüm yaşatacağı hüzne ragmen..
26 Şubat 2017 tarihinde belirlenecek olan Oscar Ödüllerinin, bu seneki en iyi film adaylarından bir diğeri olan Manchester By The Sea gerçekten çok iyi bir filmdi. Hidden Figures için dediğim oyuncuların karakterlerle uyumsuzluğu ve karakterleri (ve dolayısıyla da) hikayeyi bize geçirememe durumu, bu yapım için tam tersi şekilde geçerli. Öyle ki sanki gerçekten yaşanmışçasına (Allah herkesi korusun) sizi içine alıyor, çok ama çok hüzünlendiriyor, içinize oturtuyor. Adam için nasıl içiniz burkuluyor anlatamam. Sonra düşünüp onun rol yaptığına inanamıyorsunuz. Tipiyle, kurguladığı mizacıyla başta adamcağız, sonra çocuğundan gencine yaşlısına tüm karakterler, kanımca inanılmaz bir performans sergiliyor.
Böylesi hüzünlü bir öyküyü, öylesi az ve öz diyaloglar, dehşet yüz ifadeleri ve olağanüstü klasik müzik eserleri ile bezemişler ki ortaya inanılmaz bir yapım çıkıyor. Çoğu George Frederick Handel’in sonatları ancak öyle bir sahnede, hem de hiç beklemediğiniz bir anda katlarını yavaş yavaş açırak kendini aşikar eden bir sahnede, her şeyin sebebinin açığa çıktığı, size savunmasız bırakan ve kelimenin tam anlamıyla ekranın karşısında mahveden sahnede çalan, mutlaka daha önce bir yerlerde denk gelmiş olduğunuz inanılmaz hüzünlü bir melodi o sahneye eşlik ediyor ki…. duygu yoğunluğunuz o kadar artıyor ki… şahsen ben dayanamadığımı ve o etkiyi bi gıdım azaltma adına iki dakkalığına müziği kıstığı itiraf ediyorum! Ki çok ama çok güzel olan ancak o güzelliğiyle eşit derecede hüzünlü olan o melodiyi..
Adagio per Archi E Organo in Sol Minore adlı Tomaso Albinoni / Remo Giazotto imzalı..
[Dolayısıyla artık o melodiyi bu filmle eşleştirmiş oldum, zihnimde. Arrival'da da değindiğim gibi, ne yazık ki artık onu her duyduğumda, bu filmin o yürekler dolusu sahnesine gidip bir kez daha mahvolucam :/]
Bu noktada filmin size nasıl etkisi altına aldığını, oyunculuğundan müziğine ne kadar iyi olduğunu varın siz düşünün.. Sadece adam diyeceğim, sonra liseli olan karakter geliyor aklıma (ah o buzdolabi sahnesi mesela), kısacası ikisi de öyle bir oynuyor ki, öyle bir gerçekçi ki. Ama adam bir muhteşem. Mahvediyor size. O kadar iyi veriyor ki karakteri. Halen bu kadar cuk oturmasına ve duyguyu yansıtışına inanamıyorum.
Özetle dostlar, şu an için benim için açık ara en iyi filmdeki favorim bu film! Ve Casey Affleck de en iyi erkek oyuncu adayım. Kesinlikle izleyin.. tüm yaşatacağı hüzne ragmen..