Anna Karenina.. 2012 versiyonu..

Django'dan çok farklı ama yine bir 'süper anlatılmış hikaye' eseri var karşımızda. Hani resmen oturup 'biz bu 1800 tarihli, 14 kez sinemaya aktarılmış eseri nasıl yapsak da etsek bambaşka bir güzellikte yeniden uyarlasak' diye düşünmüşler ve sadece düşünmekle kalmamışlar muhteşem ötesi bir şekilde hayata geçirmişler. 
Önce bi affallıyorsunuz zaten. Dur bu ne, tiyatro mu, müzikal mi, sırf şarkı mı derken öyle bir içine çekiliyorsunuz ki kendinizi kaptırıp gidiyorsunuz.
Çok utanıyorum ama söylemeden edemiycem. Çok fena Aşk-ı Memnu'yu hatırlattı bana. Ama Uşaklıgil mutlaka etkilenmiştir böylesi bir şaheserden. Neden olmasın ki. Hani Anna'nın hiçbir şeyi, hiçbir kimseyi (kendi dahil) düşünmeden aşkının peşinden gitmesi {bknz. Bihter}, yüz kez de olsa eşini geri kabul eden, her şeye göz yuman, zengin ötesi politikacı kocası {Adnan} ve aklı bir karış havada sarışın-mavi gözlü genç subay aşığı {Behlül}..
Hani İngilizce'de spectacular derler ya, çok da güzel bir şekilde görülmeye değer diye çevrilir.. işte bu film tam öyle. Keşke sinema perdesinde seyredebilseydim. Zira tam bir sinema şöleni.
Zaten dönem filmlerine bayılırım: o devasa şamdanlar, kabarık etekler, büyük topuzlar, deli mücevherler, saraylar, trenler, klorinler.. her şey ama her şey baktırıp bir daha baktırıyor.. deli güzel...

Comments