Sibel..

İlk haftasını tamamladığım Kurtlarla Koşan Kadınlar atölyesinde izleme ödevi olarak izlediğim Sibel, gerçekten bugüne kadar fark edipte görmemiş olduğuma hayıflandığım derecede iyi bir yapım olarak karşıma çıktı. Özellikle de hâlihazırda kitabın ilk hikayesi olan Kurt Kadın’ı okumuşsanız, onunla inanılmaz bir paralellik içerisinde olduğunu görürsünüz. Zira bu benzerlik ve bu benzerlik üzerinden hikâyeyi özümsemek çok iyiydi ve çok da faydalı oldu şahsım adına. Diğer taraftan da aynı şekilde hikâyeyi arka plana alarak o gözlerle filmi değerlendirme açısından yine çok güzeldi ve çok faydalıydı. O yüzden kitabı okumamış olsanız da bence filmi severek izlersiniz, ancak yok bir de kitabı okuyarak o gözlerle filmi izlerseniz çok daha katman katman bir yapımın karşınızda açılacağını şaşırarak göreceksiniz kanaatindeyim.
Muhtemelen birkaç yıl önce izlediğim Mustang filminden biri Karadeniz bölgesi ve kadınları üzerinden işleyen yerli bir yapım seyretmemiştim. Bu da hem yerli hem yabancı bir yönetmene sahip ancak ikisi de kadın olan bir yapım. Kaldı ki zaten ana karakteri kadın olan ve kadınlık üzerinden işleyen bir konuya sahip olduğu için de bunun böyle olması çok normal ve bence çok daha iyiyi. Dolayısıyla o bölgenin yapısını az çok biliyorsanız ve/veya o bölgeye dair filmleri daha önceden izlemiş iseniz ne demek istediğimi çok daha iyi anladığınız kanaatindeyim. Daha fazla açmak istemiyorum çünkü filmin sürprizi ve kurgusuna dair işleyişi saklı kalsın istiyorum, o yüzden de biliyorsunuz zaten çok fazla böyle konunun özetini aktaran yazılar iletmiyordum.
Son kertede, dediğim gibi sıkı bir kadın filmi izlemek arzusundaysanız, hatta benim gibi Sibel’i izlemeye çok geç kalmışgillerdenseniz en kısa sürede bakmanızı öneririm.

Comments