Kim Jiyeong - Doğum: 1982 / Cho Nam Joo..

Ve ‘Doğum: 1982’ kitabı ile birlikte yeni sezon kitap kulübüne başladık. Aslında sadece bir ay ara verdik fakat yine de kendi adıma uzun bir süreden sonra geri dönmüş gibi hissettim.

Kitap, Kore’de yaşayan kadınların yaşamına çok yakından bakan, gerçekten tam anlamıyla bir kadın kitabı. Artık Güney Kore‘yi kötüleyen Kuzey Kore filmlerden nasıl bir imaj kafama yerleşti ise oradaki kadınların iş ve aile hayatında yaşadıkları zorlukları öğrenmek, daha doğrusu olduğunu görmek inanılmaz şaşırttı. Ancak hepsinden öte esas şaşırdığım husus, resmen bir Türk kadınının hayatını okuyormuşum hissiyatı oldu. Demem o ki resmen G. Kore ile bu kadar benzer bir yaşam tarzına sahip olabiliriz.

Özellikle de kendi yaş grubumdan bir kadının ağzından, yine o yaş grubundan bir kadının hayatını anlatan bir kitapta Asya’nın öbür ucundaki bir ülkeyle bu kadar benzeyeceğinizi gerçekten hiç düşünmemiştim. Sonuçta dinden kültürel yapıya kadar bir toplumu belirleyen belli başlı kriterler nelerdir diye sıralayıp Türkiye’yle farklarını karşılaştırdığımızda bence çok farklı olan iki ülkenin kadına dair bakış açısı ve kadına dayatılan yaşam tarzı noktasında bu kadar benzer bir yapı sergileyebilecekleri aklıma gelmezdi.

Dönüp dolaşıp sanki aynı şeyi söylüyormuşum gibi hissettim fakat gerçekten de kitabın her bölümünde her farklı bir aşamadan bahsedilirken yine yine yeniden istemeden kafamdaki benzerlikleri sıraladığım için çok büyük bir şaşkınlık yaşadım ve bu da kendi açımdan kitabın beni en çok etkileyen noktası oldu. Fakat onun dışında gayet sade bir anlatıma sahip olan, gerçeği olduğu gibi ortaya koyan bir kitap olarak değerlendirebileceğimizi söyleyebilirim. Belki de ülkesinde sansasyon yaratmasının, onlarca farklı dile çevrilip uluslararası çok satanlar listesine girmesinin sebebi de yalın bir gerçeği çok yalın bir şekilde pat pat pat ortaya koymasından kaynaklanmıştır kanaatindeyim. Şimdikten kitap kulübü toplantısında neler konuşulacağını heyecanla beklediğimi de ifade etmeliyim. Özellikle de birkaç ay önceki kitabımız Kadın, Kız ve Ötekiden sonra yine bir kadın kitabını değerlendirilirken çok keyifli vakit geçireceğimize çok inanıyorum.

Toplu bir şekilde maddeleyerek kitaba dair birkaç fikrimi de şu şekilde özetlemem mümkün:

  • Aynı yine birkaç ay önce okuduğumuz Murakami kitabında olduğu gibi uzakdoğu yemeklerine dair çokça tabirler ve tarifler görmek ise çok enteresan oldu.
  • Kitapta tabiiki iyi olan ya da genelden ayrılacak nitelikte kendini geliştirmiş erkek karakterlere de rastlanıyor. Bu bağlamda bence kızımızın çıktığı kişilerin gerçekten düzgün erkekler olması, belirli olaylarda gerçekten insanın kalbini kucaklayan tepkiler vermesi sevindiriciydi.
  • Aynı şekilde bence nispeten kızımızın babasının da, olması gereken düzleme yakın iyi bir erkek karakter olarak yer alması çok güzeldi. Özellikle otobüs ile ilgili olan bir olayda kızının yardımına gitmesi, kitabın genelindeki kötümser eril atmosfer düşünüldüğünde beni oldukça şaşırtan bir hareket olarak yer aldı.
  • Tam bu noktada belirtmem gerekir ki, bahsi geçen otobüs olayında yabancı kadın karakterin tavrı ve kızımızın zihnine yerleşmesi olası kodun farkında olarak proaktif bir eylemde bulunup onu iyi yönde evriltmesi gerçekten çok şaşırtıcıydı ve tabi beni çok mutlu etti. Helal olsun hanım teyzemize :-)
  • Aslında her ne kadar anne karakterimizin de genele uyan bir dişil profilde olduğu imajı yer alıyor olsa da bence sonrasında; gerek çocukların odalarının ayrılması, gerekse üniversite konusunda baskı yaptığını hissedip sonradan kızını özgür bırakma yönünde yaptığı tavır değişikliği, ve kendini ezdirmeyip babasına karşı söylemleri bir diğer takdire şayan hususlardı kanımca.
  • Öykümüzün sonunu kitabın başında okuduğumuz için gelinen noktayı baştan bildiğimizden, aslında ilerledikçe ‘bu muydu onu bu hale getiren’ düşüncesinin de kafamızda beliriyor olması çok manidar bir noktaydı. Çünkü dediğim gibi belki de biz de ülke olarak Güney Kore’deki sosyo-kültürel duruma ve geleneklere oldukça benzediğimizden olsa gerek; kafamızda artık kemikleşen kadına dair örüntüler normalize olduğu ve meşrulaştırırıldığı için bunu düşünmemiz çok normaldi. Anormal ve manidar olan ise bunu gerçekten normal bir şekilde zihinsel düzlemde yaşamış olmamızdı kanımca. Yani ister istemez bizim de bir noktada akıntıya kapılabiliyor olmamız gerçekten çok üzücü. EzCümle: Asıl durum ve sebebin normalleştirilişi noktasında abartı görülme abzürtlüğü.
  • Yine tam bu noktada aslında sona geldiğimizde öyküsel olarak konunun bağlantılandırma şekli de, bunu erkek bakış açısı üzerinden ortaya koyması açısından çok orijinaldi. İşte tam bu nedenle hem bizim bambaşka bir ülkedeki kadın olarak farklı düşünsek de, o ülkedeki en gelişmiş erkek zihninin de gelebildiği noktayla çakışması gerçekten çok düşündürücü ve tabii ki yine üzücü.

Son olarak kitapta gerçekten orijinal tasvirler de dikkatimi çekti. Bazılarını aşağıda alıntılıyorum. Sadece çeşitli yerlerde sırf böyle orijinal tasvirler araya sokma adına bir zorlayıcılığın da hissiyat olarak geldiğini belirtmeden edemeyeceğim. Yani bazen de çok kör gözün parmağına olmuş hissiyatı verdi bana ancak yine de çok enteresan betimlemelerdi.

  • Bir an için odada adeta zaman durdu. Bütün aile dev bir buz dağının tepesinde mahsur kalmış gibiydi. [s. 14]
  • Fakat iş, kadınların hayatlarının kimi kritik noktaları ile ilgili kararlara geldiğinde, malum ‘kadın’ etiketi gizlendiği yerden usulca başını çıkarıp elleri, kolları bağlamaya devam ediyordu. [s. 57]
  • Tüm bunlar bozuk para atar atmaz içeceğini önüne düşüren otomatlar gibi insana ödülünü anında vermiyordu şüphesiz ama, Jiyeong hepsinin bir şekilde hayatına yenilikler katmakta olduğunu hissediyordu. [s. 67]

Comments