Bohemian Rhapsody..

Film o kadar güzel, o kadar ilham vericiydi anlatamam. Sonda söyleyeceğimi en başta söylüyor ve size şiddetle gidip ‘sinema’da izlemeniz konusunda tavsiye ediyorum. Zira biliyorsunuz bendeniz sinemada izlenmesi gereken pek çok filmi orada göremediğim için çok hayıflanıyorum. Nasıl olduysa bunda teğet geçebildim :) En baştan anlatacak olursam; aslında bu filme gitmeyecektim. Çünkü her ne kadar Queen’i sevsem de ve bilsem de şarkılarını, her albümünü almış sıkı bir takipçisi-fanı olmadığım için, nedense filme hak ettiğini veremezmişim, anlamlandıramazmışım, tam da bana hitap etmezmiş gibi geldiydi. Ancak hemen akabinde o kadar çok methini yazan yazı ve yorumla karşılaştım, o kadar çok kişiden mutlaka izle uyarısı aldım ki artık farz oldu gitmem. Ki iyi ki de öyle olmuş.
Bir kere gerçekten çok sinematografik bir film olmuş. O sahneler, o dekorlar, o kostümler o kadar güzel, o kadar gerçek ki; sanki Freddie yaşıyorken o mekânlara kamera konmuş, BBG evi gibi her şey kayda alınmış. O kadar gerçekçi yani. Kurgu desen muhteşem. Her şey dozunda, anlamı verecek ve kopukluk yaratmayacak kıvamda verilmiş. Müzikler tabii ki inanılmaz. Öyle ki, bittiğinde sadece muhteşem bir film değil, muhteşem bir müzik ziyafeti izlemiş olarak ayrılıyorsunuz. Hatta, kamera açılarıyla öyle bir atmosfer yaratmışlar ki adeta tüm o konser alanlarında, stadyumlarda o konseri oradaymış gibi izlemiş hissiyatı oluşuyor. Bir nevi konsere de gitmiş gibi oluyorsunuz. Ayrıca sırf o çekimler için tüm o konserlerin resmen baştan inşa edilmiş, herrrr bir detayının düşünülmüş, o anın resmen yeniden canlandırılmış olduğunu görmek ardındaki emeği ayağa kalkıp alkışlama isteği duymanıza sebep oluyor. Helal olsun vallahi. O hissiyatın yaşanmasında ikinci pay (kameradan sonra) onlara ait kanımca.
Ve gelelim baş rolümüze. Aman yarabbi, adam resmen Freddie Mercury olmuş. Nasıl böylesi yakın bir tip bulunmuş ve hadi bulundu diyelim, o tip nasıl oluyor da bu kadar muhteşem bir aktör çıkıyor ve resmen ama resmen içinden bir Freddie çıkmışçasına olağanüstü oynuyor, ben inanamadım. Ağzım beş karış açık kaldı. Hani mekânlar gibi, Freddie de sanki geçmişten hortlamış gelmiş de kendini oynamış gibi resmen. O nasıl bir kendine güven, şoktan şoka girdim. Öyle hayran kaldım ki (aslında tabi ki hayat verdiği gerçek F. Mercury karakterinin) kendine güvenine, aktörün de onu inanılmaz güzel bir şekilde bize geçirmesine (yani en azından bana geçirmesine), sanki ben de her şeyi yapabilirmişim gibi güven aşılandım :)
Tüm bunlar dışında, en başta Queen cahilliğimden bahsetmiştim; o efsane şarkılarının nasıl ortaya çıktıklarını görmek çok keyifliydi. Ayrıca öylesine orijinal melodi ve sözlerin o kadar orijinal olmasının nedeninin, grubun tüm üyelerinin inanılmaz arka planlara sahip, çok farklı karakterler olduğunu ve o farklılıklardan mütevelli çok farklı şarkı yaratımlarına imza atabildiklerini, attıklarını öğrenmiş oldum. Kısacası, orijinallikleri orijinalliklerinden geliyormuş vesselam.
Diğer yandan hastalık konusunu çok fazla gözyaşına bağlamadan geçmeleri, eşcinsellik konusunu da alışılageldik dışında bir süzgeçle sunmaları da hem Freddie’nin çok daha fazla öne çıkmasını, hem müziğin-yaratımın ön planda olmasını sağlamış, bu da çok daha iyi olmuş kanısındayım. Siz ne dersiniz? Ay hadi izleyin de bol bol konuşalım derim :)

Comments