Under the Silver Lake..

Tam bir radyo-tv öğrencisinin hayallerini süsleyecek filmle karşımızdalar millet :) He bi de ‘erkek’ öğrencilerin diyim de eksik kalmasın :) Kızmayın ancak gerçekten öyle, yapacak bişi yok. Hani ilk sahnesinden, çekim karelerinden, senaryosundan, yolun gidişatından, detaylardan her bir şey ancak bir ‘ben de bir gün dehşet, hiç kimseciklerin aklına gelmeyecek bir film çekeceğim, çok ünlü bir film yönetmeni olacağım’ hayali kuran birinin zihninin ürünü olabilecek nitelikte vesselam.
E şimdi doğrusunu söylemek gerekiyorsa da bu bağlamda beni çekmedi, etkilemedi. Halbuki kesin çok orijinal bişi çıkıcak, bayılıcıiiim diye izlemeye koyulduydum. Hem o bahsettiğim niteliğe kendimi yakın hissetmemem, hem de kadın karakterlere bakış açısının beni rahatsız etmesi (ki çok az filmde bu olmuştur) sebebiyle gıcık bile kaptım! Yani esas kıza yaklaşımı, en baştaki arkadaşı, en sonda eve gelen kız ve komşu.. hepsine bakışı beni irite etti. Çok sorry ama durum bu bende.
Sonuç olarak film bana kendini sevdiremedi a dostlar. İlginçlikleri, gizemi bile yetmedi oldurmaya. Festivallerde çok adı geçti, bakalım Oscar’larda abuk sabuk adaylıkları olacak mı :/
Meraklısına: Yine @oscarboy çok güzel ifade etmiş tam da beni rahatsız eden hususu mirim; “lmek ilmek işlenmiş dört başı mamur tuhaflık masalında perde toksik erkek maskülinitesini kültürümüzün kadını nasıl da baştan aşağıya bir tüketim ürünü gibi kullandığının altını çizerek açılıyor.”

Comments