Moonlight..

Evet bazı filmler vardır, daha izlemeden seveceğinizi ve de bir noktada hüzünleneceğinizi, içinize oturacağını bilirsiniz. Işte Moonlight da benim adıma o filmlerden biri oldu. Yönetmenin kendinden esinenerek icrata döktüğünü öğrendiğimde de daha daha içime oturdu!
Öncelikle, kendimi spoiler vermemeye zorlayaraktan birkaç şey ifade edecek olursam; ben hayatımda böylesi zaman atlamalarını güzel, kusursuz, çaktırmadan, resmen su akar gibi hissettirmeden veren bu kadar iyi bir kurgu görmedim. Yapamayanlara ‘utanın utanın’ diyorum, ‘bakın nasıl da güzel, resmen kusursuz yapılabiliyormuş’. Şaştım kaldım resmen.
Diğer yandan oyunculuk ise küçük büyük demeden o kadar iyiydi ki harbiden gerçekmiş gibi ööle ağzım açık seyrettim desem yeridir. Özellikle de çocuk karakter(ler) inanılmazdı. Zaten olayın içinize oturmasına da sebep onların o gerçekçiliği, o gerçekçiliği içinde gerçekte öyle yaşanmışlıklara sahip olanlara dair yarattığı etkileşim idi. O masumiyetin ne kadar çabalanırsa çabalansın nasıl bir an kayıp gidebildiğinin çok acı bir örneği olarak beni mahvettiler.
SPOILER
Evet dayanamıyorum, uyarısını vererek (ki hiç konu okumadan film seyreden ben gibiler için), kanımcı Brokeback Mountain’in Afrikalı-Amerikalı versiyonu olarak klasikleşmeye aday bir film.
SPOILER END
Özetle, izleyin derim. Bu sefer zenciler örneklemi üzerinden olsa da kapana kısılmışların, o döngü içinde ne kadar uzak durmaya çalışsa da olmak istemedikleri karakterlere bürünebildiklerinin, umutsuzluk kokulu bir kesidine, bir kez daha şahitlik edin.
Diğer yandan da Altın Küre’de bu senin dram dalında en iyi film ödülünün sahibi olan ve Oscar’larda da çokça adının duyulacağının haberini çok önceden veren çok kaliteli bir yapımı da şimdiden izlemiş olursunuz derim ;)